 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1990/3730
K: 1990/5124
T: 11.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmüne süresi içinde davacı sigorta şirketi avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı sigorta şirketi, davalı Fadime'nin işleteni, diğer davalı Erol'un sürücüsü olduğu motorlu aracın kendilerine kasko sigorta poliçesiyle sigortalı olan araca çarparak zarar verdiğini ileri sürerek 1.400.000 lira hasar bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davacı şirketin henüz ödeme yapmadığından rücu hukkı olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Türk Ticaret kanunun 1301. maddesi, "Sigortacının sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçeceğini" kabul etmiştir. Bu nedenle sigortacının rücu hakkını kullanabilmesi için her şeyden önce sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelini sigortalıya ödemesi gerekir.
Olayımızda; davacı sigorta şirketi, sigortalı araçta meydana gelen hasarın sigorta teminatı dışında kaldığı gerekçesiyle hasar tazminatı ödenmemiş ve uyuşmazlık dava konusu olmuştur; sigortalı araç maliki tarafından açılan dava ilk önce reddedilmişse de daha sonra Yargıtay tarafından bozulmuş ve bu suretle hasarın teminat içinde kaldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı Sigorta şirketinin sigortalı araç malikine bir ödemede bulunması kaçınılmazdır. İşte davacı, ödenmesi kaçınılmaz olacak ancak henüz kapsamı hükümle belirlenmemiş tazminatı istemektedir; ödemeden dava açmasının sebebi de "mahkeme ilamıyla yapacak ödeme tarihinde iki yıllık zamanaşımı süresinin doalacağı" olgusudur.
Gerçekten davacı sigorta şirketi ödeme tarihinden sonra bu davayı açmış olsaydı halefiyet kuralı gereğince zamanaşımı savunmasıyla karşılaşılacaktı (YİBK. 17.1.1972 gün, 2/1 szayılı). Bu, TTK'nun 1301. maddesinin ve anılan içtihadı birleştirme kararının kaçınılmaz sonucudur. Davacı sigorta şirketinin bu sonuçtan kendisini kurtarması için tek yol, ödemeyi rızaen yaparak rücu hakkını sağlamasıdır.
O halde mahkemenin ödeme yapılmadığından rücu hakkının doğmadığı kabul edilerek red kararı vermesi doğrudur.
SONUÇ : Yukarıda gösterilen nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, ve onama harcının temyiz edene yükletilmesine
11.6.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.