 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1990/3365
K: 1991/2311
T: 19.03.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki haksız eylemden doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
DAVA : Dava, haksız eylemden kaynaklanan tazminat isteğine dayanmaktadır. Mahkeme 23.1.1989 günlü oturumda kanıtlarını 20 gün içinde bildirilmesi için davacı vekiline kesin önel vermiştir. Ancak kanıtlarla ilgili dilekçe yirmi günlük süre geçtikten sonra ve ilk gelen oturumda mahkemeye verilmiştir. Mahkeme davalı vekilinin karşı koyması üzerine, kanıtların kesin süre içinde verilmemesi nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
KARAR : Hukuk Yargılamasına ilişkin kurallar, yargılamanın düzenli yapılması ve hakkın alabildiğince çabuk elde edilmesi amacını gerçekleştirmek için getirilmiştir. İşte hakkın elde edilmesi için birer araç olan bu kurallar amaca uygun somut bir görevin varlığı halinde uygulama alanı bulurlar. Aksi halde araçla ulaşılması istenilen amaç arasında gerçek ve esaslı bağın bulunmaması anlamsızlığı (şekilcilik) ortaya çıkarır. Mahkemelerin amacı, ne olursa olsun uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak değil, pozitif hukukun sınırları ölçüsünde, hakkı belirleyerek sonuca ulaşmaktadır.
Mahkeme, davacıya kanıtlarını bildirmesi için kesin süreyi 20 gün ile sınırlarken, bu sürenin bitiminden sonra ilk oturuma karar vermemiştir. Davacı yirmi günlük süre içinde kanıtlarını bildirmiş olsaydı dahi gelecek ilk oturuma kadar herhangi bir işlem yapılması olanağı yoktur. Başka bir deyişle kanıtların 20 gün içinde verilmesiyle gelen ilk oturumda verilmesi arasında işin özü bakımından bir sakınca bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin kesin süreye uyulmaması nedeniyle davayı reddetmesi hukuk yargılaması kurallarının yüklendiği amaçla bağdaşmaz ve ortaya anlamsızlığı (şekilciliği) çıkarır.
Diğer taraftan Hukuk Usulü Yargılamaları Kanununun 163. maddesinde getirilen kural, davayı uzatmamak için getirilmiş önleyici bir araçtır; bu yoldaki davranışlar, çoğu davalıdan gelir. Olayımızda kendisine kesin önel verilen davacıdır; davayı uzatmak istemesi gibi bir davranış içinde bulunduğunu gösteren dolaylı da olsa bir durum sözkonusu değildir.
O halde mahkemenin kesin süreyle ilgili konuda kuralların amacını ve işin özünü gözardı ederek hüküm kurması hatalı olmuştur.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA 19.3.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.