 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1990/2172
K: 1991/1418
T: 25.02.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki birleştirilen karşılıklı tazminat davaları üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacı ve karşı davalıların sair davalarının reddi ile 400.000 lira manevi tazminatın S.Ü. ve N.Ü. den alınarak A.D.'ye ödenmesine, fazla isteğin keza reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı ve karşılık davacılar S.Ü. ve N.Ü. tarafından temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Mahkemece tarafların birbirlerine karşılıklı hakaret ettikleri düşüncesi ile bu yüzden açtıkları tazminat davalarının reddine karar verilmiştir. Oysa tarafların birbirlerini özel hukuk alanında cezalandırma yetkileri yoktur. Bir tarafın hakareti ancak diğer taraf için indirim nedeni olabilir.
Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nısfetle hüküm vereceği Medeni Kanun'un 4. maddesinde buyrulmuştur. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi meslek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Miktarın belirlenmesinde ise her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartlar bulunacağı kuşkusuzdur. O halde hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermeli; Borçlar Kanunu'nun49/2. maddesi uyarınca tarafların sıfat, işgal ettikleri makam ve diğer sosyal ve ekonomik durumların da dikkate alındığı belirginliğe kavuşturulmalıdır.
Davaya konu olan bu işte anılan ilkeler gözetilerek temyiz edenler yararına manevi tazminata hükmedilmek üzere yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda 2 nolu bendde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalıların öteki itirazlarının 1 nolu bendde gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25.2.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.