 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1989/7458
K: 1989/7207
T: 02.10.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Ali Abbas E. adına Avukat R.İ. ile 1-Maliye Hazinesi adına Hazine avukatı B.Y. 2-Ahmet K. adına Avukat O.G. aralarındaki dava hakkında Ankara Asliye 4. Hukuk Mahkemesinden verilen (...) hükmün Dairenin 24.4.1989 gün ve 1989/3397-3874 sayılı kararı ile kısmen onanmasına, kısmen bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalılar avukatları tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - (....)
2 - Dava, Medeni kanunun 917. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın Hazine ile bu işlemde kullanılan vekaletnameyi düzenleyen Noterden tazminine ilişkindir. Mahkemece zararın doğduğu kabul edilmiş ve tazminata hükmedilmiştir. Mahkemece hüküm altına alınan 2.046.975,20 liralık kısım, asıl alacağın dava tarihine kadar işlemiş faizini oluşturmaktadır. Mahkemece bu faize de 29.11.1985 tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
Karar düzeltme yoluyla bu yanlışlığın giderilmesi talep edilmektedir.
Borçlunun temerrüdünün genel hükümleri Borçlar kanununun 101. ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiştir. Temerrüdün sonuçlarından birisi de borçlunun hiçbir kusuru olmasa ve alacaklı bir zarara uğramasa dahi temerrüt tarihinden itibaren para borçlarına faiz yürütülmesidir (B.K.m 103). Para borcu ise sözleşmeden doğabileceği gibi, haksız elemden ve sebepsiz zenginleşmeden de meydana gelebilir.
Haksız fiillerde temerrüdün, her hangi bir ihtara gerek olmadan, olay tarihinden itibaren başlayacağı yerleşmiş Yargıtay uygulamasındandır.
Davada uyuşmazlık konusu olan yön, faiz veya mütedahil iratların yahut bağışladığı bir miktar paranın veyahut geçmiş günler faizinin tediyesinde temerrüt söz konusu olduğu takdirde bunlara faiz yürütülüp yürütülemeyeceği, yürütülecekse hangi tarihten yürütüleceği konusundadır.
Bu uyuşmazlığın çözümü ise Borçlar Kanununun 104. maddesinde gösterilmiştir. Gerçekten kanunkoyucu faiz veya mütedahil iratların niteliğini, bunların kural olarak istifadeli bir yere yatırılmasının söz konusu olmadığını, hibe eden için ise dahi az şiddetle muamele etmenin muvafık olduğu düşüncesinden hareketle, faiz yürütülmesi için temerrüdü yeterli görmemiş, ancak icraya veya mahkemeye müracaat gününden itibaren faiz yürütülebileceğini hükme bağlamıştır. (Bkz. Andreas Von Tuhr, Borçlar hukuku, Cevat Edege çevirisi, Ankara 1983, s. 618).
Anılan madde geçmiş günler, diğer deyimle temerrüt faizini birinci fıkrada sözü edilen faizden ayırmış ve geçmiş günler faizinin tediyesinde temerrüt sebebiyle icraya veya mahkemeye müracaat gününden itibaren dahi faiz yürütülemeyeceğini hükme bağlamıştır. 19.12.1984 gününde yürürlüğe giren 3095 sayılı Kanunun 3. maddesiyle borçlar kanununun 104. maddesinin son fıkrasına daha açıklık getirilmiş " Kanununi faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülemeyeceği" belirtilmiş, ancak bu konuya ilişkin Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklı tutulmuştur. Borçlar Kanununun 101. ve ardından gelen maddelerinin açıklığı ve sistematiği karşısında 104. maddenin yorumunun bu şekilde yapılması glerektiği sonucuna varılmıştır.
Dairemizin kısa bir süre incesine kadar olan olay tarihinden dava tarihine kadar işleyen faizin dava olunana eklenerek ve tazminat faizi kavramı içinde nitelendirilerek dava tarihinden bu miktara faiz yürütülmesi gerektiği konusundaki uygulaması kurulda tekrar gözden geçirilmiş, tazminat faizi kavramının yasal dayanağını bulma konusundaki güçlük karşısında, bu uygulamanın devamında yarar görülmemiş ve Borçlar Kanununun 104. ve 3095 sayılı Kanunun 3. maddesinin yukarıda bildirilen yorum dahilinde uygulanması benimsenerek eski uygulamanın terkedilmesi sonucuna varılmıştır.
Yukarıdaki nedenlerle karar düzeltme isteğinin kabulüyle Dairemizin 24.4.1989 gün 3397/3814 sayılı bozma kararına 3. bent olarak bu hususun da eklenmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442. maddeleri gereğince karar düzeltme isteğinin kabulüyle yukarda 2 no.lu bentte gösterilen nedenlerle de yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, (...) 2.10.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.