 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1989/5024
K: 1989/8920
T: 20.11.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı SSK Sağlık Yardımlaşma Derneği Başkanlığı hakkındaki davanın husumet yönünden reddine, davanın davalı Erdal B.Ö. yönünden kısmen kabulüne ve toplam 5.456.695 lira maddi ve manevi tazminat ile cenaze giderinin 16.8.1986 olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı Erdal B.Ö.'den alınarak davacı Zühre A.'a ödenmesine, davacıların fazlaya dair istekleri ile davacılar Mehmet ve Zeynep A.'ın manevi tazminata dair taleplerinin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukatı ile davalılardan SSK. Sağlık Yardımlaşma Derneği Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan bu davada duruşmaya son verdikten sonra taraf vekillerinin yüzlerine karşı bildirilen kısa kararda davanın kısmen kabülüne hükmedildiği açıklandığı halde gerekçeli kararda davanın davalı Erdal B.Ö. yönünden kısmen kabulüne, diğer davalı SSK Yardımlaşma Derneği Başkanlığı aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verildiği görülmektedir. Oysa gerek Anayasanın koymuş olduğu yargılamanın açıklığı kuralı, gerek Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 382. maddesi hükmü gereği olarak verilen kararlar alenen tefhim edilmelidir. O halde zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde sonradan yazılacak gerekçeli karar ile tefhim olunan hüküm sonucunun başka başka mahiyette olmaları aleniyet kuralına aykırı düşer ki bu da mahkemelere olan güveni sarsar. Gerçekten davanın kısmen kabulüne karar verilmişken sonra bundan dönülerek davalı Erdal B.Ö. yönünden kısmen kabulünü, diğer davalı SSK Yardımlaşma Derneği Başkanlığı aleyhine açılan davanın ise husumet yönünden reddini içeren bir ilamın varlığı düşünülemez. Diğer bir deyimle ilamın tefhim edilen karara uygun olarak düzenlenmesi zorunludur. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulaması bu doğrultudadır.
O halde aslolan son oturumda taraf vekillerinin yüzlerine karşı tefhim olunan hüküm sonucu (kısa karar) olduğuna göre bu hüküm sonucu gibi karar verildiğine dair gerekçeli karar yazılıp taraflara tebliğ edilmesi ve ona karşı kanun yoluna başvurulması halinde dosyanın gönderilmesi gerektiğinden temyiz olunan gerekçeli karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan gerekçeli kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, 20.11.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.