 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1989/4348
K: 1989/8380
T: 02.11.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı toplam 3.646.000 lira maddi ve manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - (...)
2 - Dava haksız eylemden kaynaklanan tazminat isteğidir. Davalı müteahhit, 32 parsel sayılı taşınmazda bina yapmak amacı ile hafriyata giriştiğinde buraya bitişik bulunan davacıya ait ev yıkılmış ve içindeki eşya kullanılmaz hale gelmiştir. Davacı bu davayı açmazdan önce mahkemeye başvurarak zararlarını tesbit ettirmiştir. Değişik İş: 1987/3769 sayılı dosyada bulunan 6.10.1987 günlü tesbit tutanağına göre evin içindeki hasara uğramış mobilya, keşfi yapan hakim tarafından bizzat görülmüş ve bunların adet, cins ve değerleri bilirkişiye tesbit ettirilmiştir. Dava dilekçesinde anılan eşyadan ötürü de maddi tazminat istenilmektedir. Mahkemece aynı delil tesbiti dosyasında davalının itirazı üzerine düşüncelerine başvurulan bilirkişiler 23.10.1987 günlü tutanaktaki açıklamalarında mobilyanın eski, harap ve onarım kabul etmez durumda bulunduklarını, antika değerinde olmadıklarını ve satıldığı takdirde alıcı çıkmayacağını belirtmekle beraber bir rakam verilecek ise zararın 400.000 lira olabileceğini açıklamış olmalarına ve bu düşüncenin doğru ve mantıklı bulunduğu da benimsenmiş bulunduğu halde eşyaya ilişkin maddi tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.
Oysa eşyadan ötürü davacının malvarlığında bir eksilme olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Birleşilmeyen yön, bu eksilmenin para olarak değerindedir. Hükme dayanak tutulan bilirkişi raporunda zararın 400.000 lira kadar olabileceği tesbit edilmiştir. Davacıya ait eşya eskimiş olsa bile tabii ömürlerini tamamlayıncaya kadar kendisi tarafından kullanılmasına devam edildiğinde kuşku yoktur. Kaldı ki Borçlar Kanunun 42. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre zararın hakiki miktarını isbat etmek mümkün olmadığı takdirde hakim halin mutat cereyanını ve zarara uğrayanın aldığı tedbirleri gözeterek onu adalete tevfikan tayin etmekle yükümlüdür. O halde 400.000 lira zarar olabileceğine dair bilirkişi düşüncesi benimsenmişken anılan madde hükmü de gözetilmeksizin eşyaya ilişkin tazminat isteğinin reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır.
3 - Dava dilekçesinde talep olunan tazminata faiz yürütülmesi de istenildiği halde mahkemece hüküm altına alınan tazminata faiz yürütülmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
4 - Mahkemece Borçlar Kanunun 47 ve Medeni Kanunun 24. maddeleri hükümlerine dayanılmak sureti ile olaydan ötürü elem ve acı duyduğundan bahsedilerek davacı yararına manevi tazminata hükmedilmiştir. Oysa Borçlar Kanunun 49. ve Medeni Kanunun 24. maddelerinde yasaca korunan kişisel hakların ihlalinden doğan eylemler için manevi tazminat verilmesi gerektiğine değinilmiştir. Bu maddeler malvarlığına ilişkin zarar halini kapsamamaktadır. Öte yandan dava dilekçesinde manevi tazminat istenilmiş olmasının nedeni olarak şok geçirilmiş olması gösterilmiştir. Ancak davacının olay nedeniyle asabi bir buhran yahut ruhi bir sarsıntı geçirdiğine, bu yüzden hastalanıp geçici veya devamlı olarak ruh sağlığını kaybettiğine dair rapor veya diğer herhangi bir delil ibraz ve ikame edilmemiştir.
O halde Borçlar Kanununun 47. maddesinin unsurları sabit olmadığı halde mahkemenin davacı yararına manevi tazminat takdir edip hüküm altına almış bulunması yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın (2) ve 3. bendlerde gösterilen nedenlerle davacı, (4) bendde gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, 2.11.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.