 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1989/10128
K: 1989/8758
T: 14.11.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Enver T. ve Tennur A. (..) ile Cemalettin B. (...) aralarındaki dava hakkında Samsun Asliye 1. Hukuk Mahkemesinden verilen hükmün Dairenin 13.6.1989 gün ve 1989/2015-5362 sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Davalı Cemalettin B., davacılara ait binadaki hasarın temel inşaatının fenne uygun yapılmamış olmasından ileri geldiğini; esasen davacılar, maliki bulundukları binayı yıkıp yerine yenisini yapmak niyetinde oldukları için hasardan doğan bir zarardan söz edilemeyeceğini; olaydan aşırı derecede etkilenmeyen bağımsız bölümler için de, iki aylık onarım süresi kabul edilmesinin gerçeğe ve dolayısıyla hakkaniyete uygun düşmediğini savunmuş ve itirazen öne sürmüş ise de;
a) Somut olayda zarar, davacılara ait binanın yapılış tarzından değil, komşu arsa maliki davalının hafriyat yaparken - bilirkişi raporlarında da açıkça vurgulandığı üzere - gerekli önlemleri almaması şeklindeki olumsuz davranışından ileri gelmiştir. Bu davranış zararın tek nedenidir. Şayet, kazı sırasında teknik kurallara uyulmuş ve gerekli ön tedbirler alınmış olsaydı zarar meydana gelmeyecekti. Zararın gerçekleşmesi davacılara ait binanın yapılış tarzından değil, davalının arsasında tedbirsizce yapılan kazıdan meydana geldiğine göre, Dairemizin emsal işlere ilişkin kararlarında ve özellikle Hukuk Genel Kurulunun 25.4.1970 tarih 4-7784 sayılı kararında açıklandığı gibi-zararın ödetilmesinde birlikte kusur kuralının uygulanmasına ve bu yapılış tarzının karşılığı bir miktar kusurun var olduğu benimsenerek BK.nun 44. maddesi uyarınca zarar ve ziyana hükmetmekten sarfınazar edilmesine veya bir miktar indirim yapılmasına yasal olanak yoktur.
b) Olayın meydana geldiği anda davacılar ve kiracıları tarafından kullanılmakta olan bina, hasar nedeniyle ve zorunlu olarak boşaltılmıştır. Davacıların esasen bu binayı yıkıp yerine yenisini yapma niyet ve kararlılığında olduklarını kabule imkan veren, binayı olaydan önce bu amaçla boşaltma, yani binanın mimarı projesini hazırlatmış olma veya belediyeden yıkım ya da hafriyat ruhsatı alma gibi - hiç bir somut delil ve emare mevcut bulunmamaktadır.
Bilimsel eserlerde de, hasara sebebiyet veren olayın gerçekleşmesinden önce yıkıp yenisini yapmak amaciyle bina boşaltılmış olsa dahi, tazminatın hesabında o binanın alım - satım değerinin, başka bir ifadeyle fiili gerçek değerinin nazara alınması gerektiği benimsenmekte ve örnek olarak iyi vaziyetteki evinin yerine yenisini yaptırmak niyetiyle yıkıcı ile anlaşan ve evini boşaltan malikin, bir başkasının kusuruyla evin yanması halinde ihlal edilen menfaatı, işe yaramaz hale gelen malzemeden ibaret olduğu halde, bu düşük menfaatının değil, evin mübadele değerinin tazminini isteyebileceği görüşü savunulmaktadır (Von Tuhr, Borçlar Hukuku, Cevat Edege tercümesi cilt 1, sayfa 109; Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, 1961. sayfa 277).
Her ne kadar Dairemizin çok eski bir kararında (16.2.1965 tarih ve 2091/807 sayılı), yerine yenisi yapılacak binada davalının eylemiyle meydana gelen azalmanın zarar olarak kabul edilemeyeceği görüşü benimsenmiş ise de, söz konusu kararın tetkikinden de görüleceği üzere Dairenin bu görüşü, "yıkılacak idiyse" koşuluna bağlanmıştır. Oysa bu davada, yukarda da belirtildiği gibi davacıların böyle bir niyet ve kararlılık içinde oldukları somut delillerle kanıtlanmış değildir. Olayın gerçekleşme ve gelişme biçimine göre yıkma düşüncesinin bidayette var olmadığı ve binanın hasarlanması nedeniyle böyle bir niyetin doğduğu anlaşılmaktadır. O halde, davalı eylemiyle meydana gelen hasar bedelini, davacılar onarımı ister yapsınlar, ister yapmasınlar - ödemek zorundadır.
c) Her ne kadar üst katlardaki bağımsız bölümlerden bir kısmının gördüğü hasar sıva çatlamalarından ibaret ise de, binanın bütününü etkileyen zemindeki onarım bu bölümlerin kullanımına imkan vermeyeceğinden, onarım süresi yönünden bir ayırım yapılmamasında da usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
2 - a) Türk tazminat hukukunda ve uygulamasında, hasara uğrayan şeyin onarımına başlanabilmesi için geçmesi gereken bir "şok müddeti" benimsenmiş değildir. Ne var ki, davalı karar düzeltme dilekçesinde ilk tesbit raporunun tebliği tarihine kadar böyle bir süreyi benimsemiş olduğundan, kira yoksunluğunun hesabında davalı tarafından benimsenen bu süreden fazlasının nazara alınmasında isabet bulunmamaktadır.
b) Davacılar tarafından mesken olarak kullanılan iki bağımsız bölüm ile yine kendileri tarafından olaydan sonra spor - toto bayii olarak kullanıldığı savunulan bir dükkan için de - hiç bir araştırma yapmadan - dörder aylık kira yoksunluğuna hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
c) Dava dilekçesinde kiracılardan olay tarihi itibariyle her ay 40'ar bin lira kira alındığı açıkça ifade edildiği halde birinci, ikinci ve üçüncü katta bulunan 6 bağımsız bölüm ile bir dükkan için istek aşılarak aylık 50 ve 60 bin lira üzerinden kira yoksunluğuna hükmedilmesi de HMUK.nun 74. maddesine aykırıdır.
Açıklanan bu sebeplerle davalının karar düzeltme isteği yerinde olduğundan benimsenmelidir.
SONUÇ : Yukarıda (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalının karar düzeltme isteminin HUMK.nun 440-442. maddeleri uyarınca kabulüne ve Dairemizin 13.6.1989 gün ve 2015/5362 sayılı kararın (1) numaralı bendinin kaldırılmasına ve temyiz olunan kararı (2) numaralı bendindeki gerçeklerle BOZULMASINA 14.11.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.