 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1988/7428
K: 1988/10679
T: 12.12.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki tarafik kazasından doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı toplam 1.773.000 lira maddi ve manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, fazla isteğin reddine ilişkin 21.4.1988 günlü hükmün süresi içinde davalı (M.Y.) tarafından ve davalı (A.K.)'ün temyiz isteğinin 15 günlük temyiz süresini geçirmiş bulunduğundan reddine ilişkin 31.5.1988 günlü kararında davalı (A.K.) avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu :
KARAR : 1 - Yerel mahkemenin 21.4.1988 günlü kararı davalılardan (A.K.) vekiline 3.5.1988 gününde tebliğ edilmiş; adı geçen tarafından 20.5.1988 gününde temyiz edilmiştir. Bunun üzerine mahkemece 31.5.1988 günlü karar kurulmuş ve bu da 15 günlük temyiz süresinin geçirildiği gerekçesiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmiş; karar 4.6.1988 gününde vekiline tebliğ edilmiş; vekil, 16.6.1988 gününde verdiği dilekçe ile temyiz süresinin 4.5.1988 gününde başladığını ve böylece son günün 18.5.1988 olduğunu, ayın 18 ve 19 unda bayram olduğundan 20.5.1988 gününe kadar temyiz süresinin uzadığını bildirerek Mahkemenin 31.5.1988 günlü kararının bozulmasını istemiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri kanunun 432/5 inci maddesi uyarınca "Bu ret kararı tebliğinden itibaren yedi gün içinde temyiz edilebilir; temyiz edildiği ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya kararı veren mahkemece Yargıtay'a yollanır. Yargıtay'ın ilgili Dairesi temyiz istemine ilişkin kararı bozarsa ilk temyiz dilekçesine göre temyiz istemini inceler. Olayda davalı, yasanın buyurduğu 7 günlük süreye geçirdiğinden artık kararın bozulması gerekmediği Dairemiz kurulunun çoğunluğunca benimsenmiştir.
Sayın Kurul Başkanımız, karşı oy yazılarında da açıkladıkları üzere, yerel mahkemenin süresinde verilmiş bir temyiz dilekçesi için, süresinde olmadığı yolunda karar vermesi hukuki bir sonuç doğurmaz ve süresinde verilmiş temyiz dilekçesini geçersiz kılmaz, gerekçesiyle davalının temyizi açısından temelden inceleme istemişlerdir. Bu görüşün benimsenmesi durumunda mahkemelerin süregeçimine ya da temyiz edilebilirlik niteliği bulunmadığına ilişkin kararlarının isteğe, 7 günlük süreye, gönderme parası verilmesine gerek olmadan Yargıtay'a gönderilmeleri; kararlar yanlışsa geçersizliği saptanarak temelden incelemeye alınmaları gerektiği gibi bir sonuç doğmuş olur. Eğer mahkemeler yalnızca süre geçirilmiş ve temyiz edilebilirlik niteliği bulunmayan kararlarda ret kararı vermeye yetkili sayılacak olurlarsa bu kararların "bozulması" gibi bir karara rastlamak mümkün olmayacaktır. O nedenle belirtilen davalı açısından karar incelenmemiştir. Dairemiz Kurulunun yerleşik inançları da bu doğrultudadır. Örneğin 15.2.1988 gün ve 8525/1377 sayılı kararı, bilimsel görüşlerle özdeştir. (Baki KURU,Hukuk Muhakemeleri Usulü C. 5 Sh. 4626; YASA Hukuk (Mevzuat ve İçtihat) Dergisi, Eylül 1988, sh. 1279, 1280,1281
2 - Davalılardan (M.Y.)'ın temyizine gelince, dosyadaki yazılara kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre onun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3 - Dava, destekten yoksunluk tazminatına ilişkindir. İlerde destek olması düşünülen (F.) 12 yaşında iken ölmüştür. Bilirkişi, 20 yaşından sonra anne ve babaya kendisinin destek olabilecek duruma geleceğini açıklamıştır. Şu duruma göre 8 yıl daha baba (İ.H.A.), çocuğa bakmak durumundadır. Oniki yaşında çocuğun ölümü ile 8 yıllık yetiştirme giderlerinden tasarruf etmiş olacaktır. Öyleyse onun yönünden bakım giderleri düşüldükten sonra sorumluluk düzeyi saptanmalıdır. Yerel mahkemece bu yön gözetilmeksizin tazminata karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 3 üncü bentte gösterilen nedenle davalılardan (M.Y.) yararına ve yalnız davacılardan (İ.H.A.)'ün maddi tazminat açısından BOZULMASINA; bu davacının manevi tazminata yönelen isteği ile öteki davacıların maddi ve manevi tazminat davalarının 2 sayılı bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA; davalılardan (A.K.)'ün 31.5.1988 günlü karara yönelik temyiz dilekçesinin ilk bentteki nedenlerle REDDİNE 12.12.1988 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Karar davalı (A.K.) vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Ne var ki yerel mahkemece yanlış değerlendirme sonucu, temyizin süresinde yapıldığından bahisle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432 inci maddesinin 4 üncü fıkrası gereğince temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Davalı (A.K.) vekili mahkemenin bu kararına karşı 7 günlük süreyi geçirdikten sonra temyiz yoluna başvurmuştur.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432 nci maddesinin dördüncü maddesiyle yerel mahkemeye verilen yetki sadece temyizin, kanuni süre geçtikten sonra veya temyizi kabil olmayan karara ilişkin olması durumuyla sınırlıdır. Bunun dışındaki durumlarda yerel mahkemenin temyizi kabil olmadığı veya temyizi kabil olmayan karara temyizi kabil olduğu yolunda karar vermesi hukuki bir sonuç doğurmaz ve temyizi kabil karar için süresinde verilmiş temyiz dilekçesini geçersiz kılmaz. Yerel mahkemenin temyiz edilen kararın kesin olduğuna ilişkin kararının süresinde temyiz edilmemiş olması da sonuca etkili değildir. (Bkz. Aynı görüş: Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 18.10 1983 gün, 3580 /3080 sayılı kararı, YKD. 1984/4, s.511-612; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 5.17.1988 gün ve 988/8836-13834 sayılı kararı).
Bu bakımdan davalı (A.)'nın temyiz dilekçesinin reddine ilişkin görüşe katılmıyorum.