 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1988/4029
K: 1988/6857
T: 06.07.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu :
KARAR : Davacı davalıların kendisini haksız yere hırsızlık suçu isnadıyla şikayet ederek kişilik hakkına saldırıda bulunduklarını ve bu nedenle manevi tazminatın hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Mahkeme olayda Borçlar kanunu'nun 49 uncu maddesinin unsurlarının oluşmadığını kabul ederek isteğin reddine karar vermiştir.
Tüm hak ve gözgürlükler gibi hak arama özgörülüğü de sınırsız değildir. Bu nedenle hak arama özgürlüğünün kasden ve zarar vermek amacıyla veya özensizce (ihmal) kullanıldığı hallerde hukuka uygunluk sınırının aşıldığı kabul edilebilir. Kural olarak olayın varlığını gösteren bir takım delillerin bulunduğu hallerde gerçek olaylara dayanılmış olduğu kabul edilmektedir; bunların, asıl hakkın veya suçun varlığını gösterecek güçte ve nitelikte olması gerekmez. Teknik anlamda delil niteliğinde bulunmasa dahi bir takım olguların, belirtilerin varlığı "hakkın hukuka uygun sınırlar içinde kullanıldığının kabulü için" yeterli sayılmalıdır. Aksi halde hak arama özgürlüğünün kullanılması "kaçınılmaz bir sorumluluk tahdidi altında" sınırlanmış olur. Ne var ki bu nitelikte olgu ve belirtilere dayanılmadan kullanılacak hak arama özgürlüğünün hukuka uygun sınırlar içinde kaldığını söylemek olanağı yoktur.
Davalı (H.), karakola yaptığı suç duyurusunda diğer davalı, karısının takılarının evde olmadıkları sırada kapı kilidi dıştan zorlanmak suretiyle açılarak çalındığını ileri sürmüştür. Evin kapının zorlanarak açıldığı iddiası kolluk kuvvetlerince düzenlenen görgü tutanağıyla da doğrulanmıştır. Ne var ki davalılar, kısa bir süre sonra polise verdikleri ifadelerinde takıların davacının bayram ziyareti için evlerine geldiğinde çalındığını ileri sürmüşlerdir. Görülüyor ki olayın meydana geliş şekli davalıların beyanında çelişkili halde kalmıştır. Ayrıca davacının bayram ziyareti yaptığı sırada davalı (E.)'ye ait takıları çaldığı yolunda (bayram ziyareti dışında) hiç bir olgu ve belirti de bulunmamaktadır.
O halde davalılar, niteliği tartışılır olsa bile hiçbir delil göstermeden çelişik beyanlar içinde suç duyurusunda bulunmuşlardır. Bu nedenle hak arama özgürlüğünün hukuka uygun sınırlar içinde kullanıldığından söz etmek olanağı kalmamıştır. Mahkemenin hak arama özgürlüğünün sınırını belirlemeden ve somutlaştırmadan davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş, kişilik hakkına saldırının yasal unsurlarının gerçekleştiği (BK.m. 49) kabul edilerek uygun bir tazminatı hüküm altına almaktan ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, 6.7.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.