 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1988/1950
K: 1988/6115
T: 16.06.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı toplam 4.550.000 lira manevi ve destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihi 6.10.1986 gününden itibaren % 30 yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara payları oranında ödenmesine, maddi tazminat isteğinin saklı tutulmasına ve manevi tazminatla ilgili fazla isteğin reddine ilişkin hükmün davalı şirket avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacılar, davalı şirkete ait motorlu aracın Alman uyruklu turist tarafından kiralanarak kullanıldığı sırada desteklerinin ölümüne sebep olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemişlerdir.
Mahkem, araç maliki olan davalıyı işleten kabul ederek maddi ve manevi tazminat yoluyla zararın giderilmesini kabul etmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 8561. maddesinde, (Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa; motorlu aracın işleteni bu zararlardan sorumlu olur) hükmü kabul edilmiştir. Buradaki sorumluluk kusura dayanmayan ağırlaştırılmış bir objektif sorumluluktur (tehlike sorumluluğ).
Davalı, zararlı sonucu doğuran trafik kazasının, kendilerine ait motorlu aracın Alman turist tarafından kiralanak kullanıldığı sırada gerçekleştiğini, bu nedenle işletenin kendileri değil, motorlu aracı kiralayan kişi olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Motorlu aracın maliki tarafından kiraya verilmesi durumunda " işleten kavramı"nın belirlenmesi olayımızda olduğu gibi bir sorun olabilir; davalının maliki bulunduğu aracın kiraya verildiği tartışmasız bulunduğuna göre sorumlu olacak işletenin belirlenmesi üzerinde durulmalıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK.) tanımlarla ilgili 3. maddesi işleteni şu şekilde tanımlamıştır. (İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya "aracı uzun süreli kiralama", ariyet veya rahin gibi hallerde "kiracı", ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.)
Bu tanımlamadan, motorlu aracın "uzun süreli kiralaması halinde kiracının işleten sayılacağı" kabul edilmelidir. Yasa koyucu, kiralamada " uzun süreyi" ise tanımlamamıştır; o halde motorlu araçların kiraya verilmesi durumlarında, KTK. nun 85/1. maddesine göre sorumlu olacak işletenin belirlenmesi " uzun süre kavramı"nın açıklığa kavuşmasıyla mümkündür. Hukuk öğretisinde bu yolda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.
Borçlar Kanunun 262/3. maddesine göre süresi belli olmayan taşınır kiralarında kiralayan üç günlük feshi ihbar süresine uymak suretiyle kira sözleşmesine son verebilir. Bu hükümden hareketle üç gün veya daha uzun süreli kira sözleşmeleri uzun süreli kira sözleşmesi sayılabilir (F. Eren, Borçlar Hukuku Genel hükümler, 2. bası, C: 2, sh: 247; A. Kılıçoğlu, Motorlu Araç İşletenin Sorumluluğu, Batider, C: Xll, Sayı : 2-3'den ayrı bası sh: 10; Bolatoğlu, Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Hukuki Sorumluluğu, S. 73).
Kiracının işletici sayılabilmesi için, taşıtın kendisine uzunca bir süre için verilmiş olması ve bakım ödevinin de kendisine yükletilmiş olması gerekir (Bkz. Deschenaux-tercier, Sorumluluk Hukuku, S. Özdemir Çevrisi sh 120). Diğer taraftan motorlu aracın, belirli bir yolculuk (veya iş) için kiralanmasında işleten sıfatının yine kiralayan (araç maliki) da kalacağı da ileri sürülmektedir (Özsunay, Trafik Hukukunda Zarar Giderimi Sorumlusu Olarak "işleten" (araç sahibi) Kavramına İlişkin Bazı Sorunlar, Batıder C: Vl, 1971-1972, say: 1, sh: 103).
Görülüyor ki, öğretide "uzun süre kavramı" için iki görüş söz konusudur. Birincisi, uzun sürenin belirli bir sayıyla sınırlandırılması (üç gün); ikincisi ise, böyle bir sınırlandırma yapmadan araç işletenin belirlenmesinde esas alınan "maddi ölçüler"in (araç üzerinde eylemli hakimiyet ve ekonomik yarar) bir kısmının motorlu aracın kiracısı üzerinde eylemli olarak gerçekleşmiş olmasını esas almaktadır.
Motorlu araçların kiralanmasında "uzun süre" kavramını belirli bir gün sayısıyla sınırlamak, zarar görenleri korumak için getirilmiş olan tehlike sorumluluğun amacına ters düşer; zarar görenler, ekonomik açıdan güçsüz olabilecek kimselerle veya dava ve icra sırasında tebligat-infaz gibi işlemlerin zorlanması hatta yapılamaması gibi durumlarla karşı karşıya bırakılmamalıdır. Bu nedenlerle uzun süre kavramının belirlenmesi için ortaya atılan birinci görüş benimsenmemiştir.
Davalı şirket, motorlu aracını Alman uyruklu kişiyle 6.10.1986 gününde ve yedigün için kiraya vermiş ve ölümle sonuçlanan trafik kazası kiracının Antalya-Manavgat yolunda motorlu aracı kullanırken, kira süresinin ilk gününde gerçekleşmiştir. Bu olgular karşısında kiralama işlemini uzun süreli olarak kabul etmek olanağı yoktur. çünkü kiracı olan ve yurdumuzda turist olarak bulunan kişinin aracın işletilmesine katılmasındaki amaç tamamen turistik bir geziden ibarettir. Onun aracın benzin ve bir kısım sigorta giderlerine katlanması kiranın uzun süreli ve kiracının işleten sayılması için yeterli değildir.
O halde tüm bu nedenlerle davalı araç maliki şirketin işleten olarak zarardan sorumlu tutulması doğru olmuştur.
Trafik kazasında ölen kişinin işçi olduğu ve davacılardan bir kısmına Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından aylık bağlandığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, olayın bir iş kazası olmadığına göre bu yardımların düşülmemesinde hata söz konusu değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlere, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun diğer gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davacının tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz olunhna kararın gösterilen nedenlerle (ONANMASINA) ve davacılar yararına takdir edilen 24.800 lira duruşma avukatlık parası ile aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalı şirkete yükletilmesine, 16.6.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.