Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
4. Ceza Dairesi
E. 1995/5732
K. 1995/6689
T. 19.10.1995

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    HAKARET
    SÖVME
İFTİRA
EKSİK İNCELEME
 
KARAR ÖZETİ: İddianameye göre; katılanla aynı apartmanda oturan sanıkların eylemi, apartmanda fuhuş yaptığı suçlamasıyla ve insan onurunu örseleyen benzeri davranışlarda bulunduğu iddiasıyla C.Savcılığına suç duyurusunda bulunarak katılana hakaret, sövme ya da iftira etmekten ibarettir. Sanıklar hakkında kolluğa yapılan yakınına üzerine ikinci bir dava daha açılmıştır. Bu durumda, sanıklar hakkında açılan davalar birleştirilmeli, katılanın ve sanıkların dışında kalan ve apartmanda oturan komşularla katılanın tanıkları 1 dinlenmeli, yapılan suç duyurusu içeriği değerlendirilerek, suç sayılan bir eylem yükleniyorsa iftira; suç oluşturmayan, fakat insan onurunu çiğneyen eylem sözkonusu ise hakaret ve sövme olabileceği gözetilmeli, sanıkların suçlamaları kuşku çerçevesinde kalmışsa eylemlerin suç oluşturmayacağı, kararının bu tür davranışlar içinde bulunmadığı kanıtlandığı takdirde suçun oluşacağı gözetilerek hüküm kurulmalıdır. Daha sonra açılan davada eylemlerle sanıkların aynı olduğu saptanırsa dava reddedilmeli, kısmen ayrı olduğu saptanırsa yukardaki açık/ama çerçevesinde hüküm kurulmalıdır. Ayrı ayrı suçların müteselsil suç olarak içtima edip etmedik/eri de kararda tartışılmalıdır.
(765 s. TCK. m. 480, 482, 285, 80)
 
Hakaret suçundan sanıklar Tülin, Hikmet, Necla, Ferize, Kadri ye ile Nevistar' ın yapılan yargılamaları sonunda; beraatlerine ilişkin (Karşıyaka Asliye 3. Ceza Mahkemesi) 'nden verilen 1995/178 esas, 1995/184 karar sayılı ve 22.3.1995 tarihli hükmün temyiz yoluyla incelenmesi katılan S. Gül-ser vekili tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 28.9.1995 tarihli onama isteyen tebliğnamesiyle 3.10.1995 tarihinde Daireye gönderilen dava dosyası başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü.
 
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
 
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
 
Ancak, iddianameye göre, aynı apartmanda oturan sanıklara yükletilen ortak eylemler, fuhuş yaptığı suçlamasıyla ve insan onurunu örseleyen benzeri davranışlarda bulunduğu iddiasıyla katılana hakaret, sövme veya da iftira etmekten ibarettir.
 
Katılan, böyle olaylar olmadığı halde, sanıkların kendisi hakkında C. Başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak hakaret, sövme ve iftirada bulunduklarını, bu konularda tanıkları olduğunu ileri sürmüştür.
 
Sanıklar ise, dul olan katılanın; konut olarak kullandıkları apartmanda, dairesine birçok erkek kabul ettiğini, bunları kendilerine akrabaları olarak tanıttığını, ancak içkili eğlenceler nedeniyle fuhuş yapıldığına inandıklarını, apartmanda huzurun bu yüzden bozulduğunu, nitekim suç duyurusunda bulunduktan sonra bu davranışların sona erdiğini savunmuşlardır.
 
Sanıklar hakkında, kolluğa yapılan yakınma üzerine aynı mahkemeye ikinci bir dava (1994/837) açılmıştır.
 
Türk Anayasası'nın 36. maddesi uyarınca, herkes yasal araç ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ya da davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.
 
T.C.Yasasının 486. maddesi ise, anayasal düzeydeki bu hakkın ve ilkenin dava sırasında uygulanmasından ibarettir.
 
Yapılan suç duyurusunun içeriğinin yeniden değerlendirilerek, Türk yazılı hukukunda suç sayılan eylem (ler) yükleniyorsa, onun/onların iftira; suç oluşturmayan, ancak insan onurunu çiğneyen eylem/eylemler söz konusu ise, bu berikilerin hakaret ya da sövme olabileceğinin gözetilmesi zorunludur.
Eğer sanıklar, katılanın davranışlarından kuşkulanarak ve eylemlerinin suç ya da ahlaka aykırı ve insan onurunu örseleyici olduğuna inanarak, C. Başsavcılığı, kolluk gibi kovuşturma yapabilecek makamlara suç duyurusunda bulunmuşlar ve suçlamaları kuşkulandıkları çerçeve içinde kalmışsa, bu yöntem "yasal araç ve yollardan yararlanma" çerçevesine giren bir "iddia", dolayısıyla hukuka uygun olup hakaret/sövme ya da iftira cürümlerinde hukuka .aykırılık öğesi bulunmayacağından, davranışları suç oluşturmayacaktır.
 
Buna karşılık, katılanın bu tür davranışlar içinde bulunmadığı kanıtlandığı takdirde; Türk yazılı hukukunda suç oluşturan eylem(ler)in, suçsuzluk bilinerek, doğrudan kasıtla işlendikleri de belirlenirse, iftira; suç oluşturmayan ve fakat insan onurunu çiğneyen eylemler söz konusu olduğunda ise; bunların belli bir olay yükleme biçiminde olduklarında davranışların hakaret, değillerse sövme suçlarını oluşturacakları açıktır.
 
Kuşkusuz, suç duyurusunun yasal araç ve yollardan yararlanma çizgisini aşıp. aşmadığını, hakarette/sövmede insan onurunun çiğnenip çiğnenmediğini nesnel; yine bu olgu ile iftirada doğrudan kastı bulunup bulunmadığını öznel ölçütlere göre saptamak ve tümünü tutarlı biçimde gerekçelendirmek, duruşma yapan ilk mahkemenin görevidir.
 
Bu durumlar karşısında:
 
1) Sanıklar hakkında açılan davaların birleştirilmesi, katılanın ve sanıkların dışında kalan ve apartmanda oturan komşularla katılan vekilinin göstereceği tanıkların dinlenmeleri ve yukarıda açıklanan olgusal ve hukuksal verilerin ışığında hükümler kurulması;.
 
2) Daha sonra açılan ve mahkemenin 1994/837 esasında kayıtlı davada, eylemlerle sanıkların aynı olup olmadıklarının araştırılması ve sonucuna göre:
 
a) Aynı oldukları saptandığı takdirde, kamu davalarının reddine ilişkin hükümler kurulması,
 
b) Eylemlerin ya da sanıkların bütünüyle ya da bir kesimiyle aynı olmadıkları saptandığı takdirde; bunlar hakkında da (1) sayılı bentteki verilerin ışığında hükümler kurulması, suçlar kanıtlandığı ve oluştuğu sonucuna ulaşılırsa, ayrı ayrı suçların, gerçek, ya da aynı suç kararıyla işleme öğesi bulunduğu ortaya çıkarsa, müteselsil suç olarak birleşeceklerinin düşünülmesi,
 
Gerekirken, eksik incelemeye ve yetersiz gerekçeye yaslanılması,
 
 
Yasaya aykırı ve katılan 5. Gülser vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle (HÜKÜMLERİN BOZULMASINA), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 19.10.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini