 |
T.C.
YARGITAY
4. Ceza Dairesi
E: 1990/4589
K: 1990/5636
T: 05.11.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Tehdit suçundan sanık Mualla'nın beraatine ilişkin (Kastamonu Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen esas : 1989/407, karar : 1990/118 sayılı ve 22.3.1990 tarihli hükmün temyiz yoluyla inelenmesi katılan Erdoğan vekili tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş olduğundan, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 9.7.1990 tarihli onama isteyen tebliğnamesiyle 12.7.1990 tarihinde daireye gönderilen dava dosyası, başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdanı kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak: yerel mahkeme, sanığın saptanan ve tehdidi içeren sözleri tartışma (kavga) sırasında öfkeyle söylediği ve bu nedenle de suçun kast öğesinin oluşmadığı görüşüyle sanığın beraatine karar vermiştir.
Karar aşağıdaki nedenlerle yerinde değildir.
1 - T.C. Yasasının 188 ve 191. maddelerinde yer alan cürümlerde manevi öğe, tehdit etme bilinç ve iradesi öğelerinden oluşan genel kasttan ibarettir. Bu kast, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce (sürekli) kastı (dolo di proposito) ya da bu kastın en yoğun biçimi olan tasarlama (taammüt) veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere bir öfke/ taşkınlık kastı (dolo di impeto) da olabilir.
2 - Öfke, saptandığı takdirde bilinç ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve dolayısıyla sorumlulğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması söz konusu olamaz. Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde ancak ve yalnızca T.C. Yasasının 51. maddesinde öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim bütün ülkelerde de uygulama bu yöndedir ve öfkenin suç kastını kaldırmadığı, öfke kastının da bir kast türü olduğu benimsene gelmiştir.
3 - Bir tehlike suçu olan tehdidin, ciddi olup olmadığı hususu ise, oluştuğu ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre (tehdidi içeren sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil) bunun olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde, ilk mahkemece değerlendirilecek oluşla fiili bir sorundur. İlk mahkeme; ağır olmayan hafif tehditlere karşı da cezai yaptırım getiren T.C. Yasası koyucusunun bu konudaki duyarlılığını da gözeterek tehdidin ciddiliği sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi olamayacağı yolunda önceden ilke içtihat boyutunda bir görüş ileri sürmek olanaksızdır.
Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastının zaman süreci içindeki oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç olamıyacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve katılan Erdoğan vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle hükmün BOZULMASINA, 5.11.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.