 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E : 2002/13701
K : 2002/14579
T : 9.12.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ECRİ MİSİL
- ZİLYETLİĞE DAYALI İKTİSAPTAN ÖNCEKİ DEVRE İÇİN ECRİMİSİL
- HAKLI ZİLYEDİN DAVA HAKKI
- İNTİFADAN MEN
· ÖZET: Ecrimisil davası, taşınmazın maliki ya da haklı zilyedi tarafından açılabilir.
Taşınmazın tarla niteliği gözetilerek, davacıların intifadan men edilip edilmediği hususunun araştırılması gerekir, intifadan men olgusu, yemin dahil her türlü delille ispatlanabilir.
(3402 s. Kadastro K. m. 33/4) (743 s. MK. m. 639/1,908)
Dava dilekçesinde 8.000.000.000 lira Ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar ve vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacılar dilekçeleri ile; müşterek muristen intikal eden ve rızai taksim yapılmamış 6 parça taşınmazda, tapu ile malik ve hissedar olmalarına rağmen; taşınmazları davalıların kullandığını, kendilerini bu yerlerden yararlandırmadıklarını iddia ederek, 5 yıllık ecrimisil bedeli toplamı 8.000.000.000 liranın yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacıların, dava konusu taşınmazlara hükmen tescil işlemi ile paydaş olduklarını, mülkiyet haklarının bulunmadığı zamanlar için ecrimisil isteme haklarının olmadığını, ayrıca talep edilen ecrimisil miktarının fahiş bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, özetle "Dava konusu taşınmazlar, 25.9.2000 tarihinde ke-slnloşen tescil kararına istinaden davacılar ve davalıların murisi ve başka mirasçılar adına tapuya tescil edilmişlerdir. Yargıtay içtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 4.12.1998 tarih, 1996/4 Esas-1998/3 Karar sayılı kararına göre (kazandırıcı zamanaşımı yoluyla tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin MK.nun 639/1 maddesine göre verilen tescil kararları-lNŞAl, İHDASI, YAPICI, KURUCU, YENlLlK DOĞRUCU-nitelikli kararlardır. Mülkiyet hakkı bu kararların kesinleştiği anda kazanılır). Dava konusu taşınmazlar da MK.'nun 639. maddesi gereğince tescil davası sonucu kazanılan taşınmazlardır. Davacılar tescil kararının kesinleştiği 25.9.2000 tarihinden sonrası için ecrimisil isteyebilirler." gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davada, kök muristen intikal eden tarım arazileri için ecrimisil istenmiştir. Taşınmazların, Gölköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.6.1997 tarih ve 1984/50 Esas, 1997/100 Karar sayılı ve 25.9.2000 tarihli kesinleşen tescil ilamı ile kazanıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında, taşınmazların kök muristen intikal ettiği hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı iktisaptan (mülkiyetin geçtiği andan) önceki devrede hak sahiplerinin ecrimisil talep edip edemeyecekleri konusundadır.
Davacılar mülkiyet hakkından ziyade muristen (miras bırakandan) intikal öderi zilyetlik hakkına dayanmaktadırlar.
Medeni Kanunun 908. maddesine göre; "Bir şeye suiniyetle zilyet olan kimse o şeyi hak sahibine iade etmekle beraber haksız alıkoymuş olmasından mütevellit zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği semereleri tazmin ile de mükelleftir."
HGK.nıın 1.11.2000 tarih ve 2000/3-1341-1584 sayılı kararında; "Ecrimi-§ll, hak sahibi zilyedin, kötü niyetli zilyedden isteyebileceği bir tazminattır." şeklinde tanımL-ınmıstır.
Bu tanıma i|ttro ecrimisil davası, taşınmazın maliki ya da zilyedi tarafından açılabilir
YaııjılHym yorleşik içtihatlarında; mülkiyet hakkı bulunmamakla beraber, Şlhal vuyu ayni hakka dayanan zilyedin ecrimisil davası açabileceği kabul edilmiştir, örneğin; kiracının, intifa hakkı veya hapis hakkı sahibinin dava açarak ecrimisil isteme hakkı bulunmaktadır.
Kanunda açıkça "HAK" kavramından sözedilmektedir. Hak kavramı ise; "hukuken himaye edilmiş menfaat" olarak tanımlanmaktadır.
Dava konusu taşınmazlar, açılan tescil davası sonucunda, kazandırıcı zamanaşımı şartlarının oluşması nedeni ile davacılar ve davalıların murisi ve başka mirasçılar adına tapuya tescil edilmiş olduklarına göre; davacıların ecrimisil istedikleri dönemdeki zilyetlikleri haklı (hukuken korunan) zilyetliktir. Zira, Medeni Kanunun 639/1. maddesinde "malik sıfatıyla zilyetlikten" bahsedilmektedir.
Yürürlükte bulunmayan 766 sayılı Kanunun 97/2 ve 33. maddelerinde, Zilyede verilen zamanaşımı ile tapusuz taşınmazı kazanma hakkının, onun aleyhine açılan davalarda savunma olarak ileri sürebileceği hükmü getirilmiştir. Keza, halen yürürlükte bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 33/4. maddesine göre "bu Kanunun zilyede tanıdığı haklar Kadastrosuna başlanan bölgede zilyedin leh ve aleyhine açılan davalarda iddia ve defi olarak ileri sürülebilir" hükmü mevcuttur. Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi ile de; tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların idare adına tescili ve zilyedin hakları düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik; hakka dayanan bir /ılyetllk türüdür ve de Medeni Kanunun 908. maddesinde bahsedilen "hak sahibi" kavramı kapsamındadır.
Mahkemenin gerekçesinde bahsedilen içtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararının konusu, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin Medeni Kanununun 639/1. maddesine göre verilen tescil kararlarının niteliği ve mülkiyet hakkının kazanıldığı an'a ilişkindir, davamızın konusu ise, miras yolu ile intikal eden ve iştirak halinde bulunan gay-rlmenkullerden istifade etmek isteyen şeriklerin (ortakların-davacıların), bu ytmulnnmn isteklerine diğer şeriklerin (ortakların-davalıların) mani olmaları nedenit,yle uğradıkları zararın (ecrimisilin) tazminine yöneliktir. Bu bakımdan, içtihadı Birleştirme Kararının (uyuşmazlık konusu olayla ilgili olarak) bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Müşterek ve iştirak halindeki mülkte paydaşların doğal ve hukuksal semerelerden aynen ya da nakden pay isteme hakları dışında, her paydaşa şeyi eylemli olarak kullanma yetkisi de tanınmıştır. Fakat bu yetkinin ölçüsü, diğer paydaşların kullanma hakkına tecavüz etmemektir. O halde bir paydaş paylı taşınmazdan öbür paydaşların kullanmasına engel olmadığı sürece kendisinden ecrimisil (işgal tazminatı) istenilemez.
Davalılar, taşınmazı fındıklık haline babalarının getirdiğini savunduklarına v» bu durum davacılar tarafından da kabul edilmiş olduğuna göre; ecrimisile konu taşınmazların tarla vasfında olduğunun ve değerlendirmenin buna göre yapılması gerektiğinin kabulü gerekir.
O halde taşınmazın tarla vasfı gözetilerek, davacıların intifadan men edilip edilmediği hususunun araştırılması gerekir, intifadan men olgusu ise, yemin dahil har türlü delille ispatlanabilir.
Mahkemece, davacıların haklı zilyetliğe dayalı ecrimisil istemleri hakkında, iddiaları ve talepleri doğrultusunda ve de yukarıdaki ilkelerin ışığı altında inceleme yapılarak, sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiş ve bu yön hükmün bozulmasına gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 9.12.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.