 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 2001/2371
K: 2001/2948
T: 3.4.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- BİR DAVADA TARAF EHLİYETİ
(Davacı ve Davalı Olma Sıfatı)
ÖZET: Kural olarak bir haktan dolayı dava açma yetkisi o hakkın sahibine aittir. Davalı olma durumunda o hakka riayet etmekle yükümlü olan veya bir hukuksal ilişkiye katılmış kimseye aittir. Hukuksal ilişkide doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bir tarafın temsilcisi konumunda olan kişiye karşı dava açılamaz.
(1086 s. HUMK. m. 38)
Dava dilekçesinde 285.620.000 lira alacak için itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın husumet yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
1) İDDİA, SAVUNMA VE HÜKÜM
Davacı, sattığı kitap ve dergi paralarının ödenmemesi nedeniyle davalı hakkında başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini istemiş; davalı, kitapları Ö... Çocukevi Kulübü adına satın aldığını ve bu nedenle sorumlu bulunmadığını savunmuş; mahkemece dava husumet noktasından reddedilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamında bulunan 14.10.1999 tarihli satış sözleşmesinde hernekadar davalı G.G. borçlu olarak görülmekte ise de adres olarak Ö... Çocukevi Kulübü gösterilmiş ve mesleğinin (okul müdürü) olduğu açıklanmıştır. 14.10.1999 tarih ve 625/62 nolu faturada dava konusu kitapların P... Çocukevine teslim edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı vekilleri 29.11.2000 tarihli dilekçede, davalının müvekkil şirketten ana okulu için muhtelif mal alarak sözleşmeyi imzaladığını belirtmişlerdir.
2)DAVADA SIFAT
Kural olarak bir haktan dolayı dava açmak yetkisi (davacı olmak sıfatı) o hakkın hamiline, bu hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kimse ise, o hakka riayet etmekle yükümlü olan veya sözkonusu hukuksal ilişkiye iştirak etmiş olan kimsedir. Hukuksal ilişkide bir tarafın temsilcisi konumunda bulunan kişi borçlu olarak kabul edilemez.
3) TEMSİL İLİŞKİSİ
a) AÇIK BEYAN
Temsil ilişkisinin geçerli olması mümessilin herşeyden önce bir başkası adına hareket etmesine bağlıdır (BK. mad. 32/1). Zira, başkası adına hareket, işlemin hüküm ve sonuçlarının işlemi yapanın değil, bir başkasının hukuk alanında doğacağını ifade eder. Bu nedenle, temsilcinin üçüncü kişilere karşı başkasının adına hareket ettiğini açıklaması veya bunun üçüncü kişiler tarafından anlaşılması gerekir. Buna göre, mümessil hukuksal işlemi (sözleşmeyi) yaparken başkası adına hareket ettiğini karşı tarafa bildirmeli, beyan etmelidir. Bu beyan, açık olabileceği gibi kapalı da olabilir. O halde denilebilir ki mümessil, başkasının adına hareket ettiğini üçüncü kişiye bildirmediği takdirde, BK. mad. 32/II'deki istisnalar bir tarafa bırakılacak olursa, doğrudan doğruya temsil hükümleri uygulanmaz,
b) KAPALI BEYAN
3. kişi, yapılan sözleşmenin, mevcut pir temsil ilişkisine dayanılarak yapıldığını hal ve şartlardan anlamaktaysa, kapalı beyan sözkonusu olur. Bu husus, BK. mad. 32/II'de "... kendisiyle sözleşme yapılan kimse, bir temsil ilişkisi bulunduğunu durumdan anlar ..." sa denilmek suretiyle hükme bağlanmıştır. Burada mümessilin başkası adına hareket iradesi dolaylı olarak hal ve durumdan anlaşılmaktadır. Zira mümessil, başkası adına hareket ettiğini açık bir şekilde beyan etmemektedir. Ancak, makul ve dürüst bir muhatap olarak üçüncü kişinin sözleşmenin yapıldığı anda bu durumu bilmesi veya şart ve durumlardan anlamasının gerekmesi halinde, başkası adına hareket ve dolayısıyla temsil ilişkisi gerçekleşmiş olur (Bkz. Akünal, T: Türk-İsviçre Borçlar Kanununda ilgili için İşlem Teorisi, İst. 1975, sh. 14 vd; Oğuzman, M. Kemal/Öz, Turgut: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İst. 1995, sh. 155; Eren, Fikret: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, c. 1, İst. 1999, sh. 402 vd; Esener, Turhan: Selahiyete Müstenit Temsil, Ank. 1961, sh. 102 vd).
4)İSPAT YÜKÜ
a) DAVALININ MÜMESSİL OLDUĞUNU SAVUNMASI HALİNDE
Davacı, davalının özleşmeyi kendi namına hareket ve işlemde bulunduğunu iddia ederse ispat külfeti kime düşer? Sorun ihtilaflıdır. Davalı bu itirazı ileri sürmek suretiyle davacının iddiasını inkar etmiş olur. Öyle ise ispat külfetini davacıya yüklemenin doğru olduğu ileri sürülmüştür. Zira bir beyanın ' başkası namına yapılması keyfiyeti beyanın içeriğine taalluk eden bir haldir. Bu durum, davacının buğday satın aldığını iddia etmesi ve davalının ise çavdar sattığını ileri sürmesi durumuna benzetilerek kıyas edilmiştir.
b) DAVALININ HAL İCAPLARINA GÖRE MÜMESSİL SAYILMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNMASI HALİNDE
Davalı kendisi tarafından yapılan ve davacı tarafından iddia edilen bir beyanı kabul etmekle beraber, hal icaplarına göre mümessil sıfatıyla hareket ettiğinin anlaşılabileceğini dermeyan ettiği takdirde keyfiyet başka türlüdür; davalı kendi namına yaptığı bir beyanın normal hukuksal sonuçlarından kurtulmak istiyorsa, işbu hal icaplarını ispat etmeye mecburdur (Andreas von Tuhr: Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, c. 1-2, çev. Cevat Edege, Ank. 1983,
sh. 349 vd).
5) Sonuç: Görüldüğü üzere, davalının (adına işlem yaptığı ile) davacı tarafın vakıf olduğu bir ilişki içerisinde olduğunu bilmekte ve sözü edilen ilişki gereğince davalının kendi namına değil ve fakat okul namına hukuksal bir işlem yaptığı hususunu davacı taraf pekala bilmektedir. Kaldı ki bir kurumu (okulu) idare eden kimse tarafından okula aidiyeti diğer (davacı) tarafça anlaşılabilecek şekilde yapılan irade beyanı, tereddüt halinde, okul namına yapılmış sayılmak icabeder; zira, eğer davalı, okula ait işler çerçevesine giren bir sözleşmeyi kendi namına yapmak isterse, işbu amacını diğer tarafa (davacıya) bildirmesi lazımdır (Tuhr, sh. 346).
Yukarıdaki gerekçelerin ışığı altında mahkemece davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmüş ve sonucu itibariyle hükmün onanması gerekmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün (ONANMASINA), 3.240.000-TL bakiye temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 3.4.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.