 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E:2001/11038
K:2002/243
T:15.1.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dava dilekçesinde itirazın iptali icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın husumet yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY KARARI
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, kiraya konu dükkanın kira parasının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece, 4379 sayılı yasa ile değişik 633 sayılı Diyanet işleri Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanunun 35.maddesinde cami ve mescitlerin Diyanet İşleri Başkanlığının izni ile açılıp Başkanlıkça yönetileceği, gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya idaresinde bulunan yerlerin 3 ay içerisinde Diyanet işleri Başkanlığına devredileceği, söz konusu yasa ile davacının kiralayan sıfatı kalmadığı, uyuşmazlık hakkında takip yapması ve dava açmasının yersiz bulunduğu gerekçesiyle husumet yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, 633 sayılı yasa ile getirilen düzenleme, ne (cami yaptırma ve yaşatma derneklerine ilişkin) tüzel kişilerin varlıkları ve ne de bu kişilerin veya gerçek şahısların cami inşa ettikleri taşınmazların mülkiyetinin devri veya niteliğinin değiştirilmesi ile ilgili bulunmamaktadır. Söz konusu hüküm tamamen bunların dışında sadece ve ancak cami ve mescitlerle ilgili yönetim varsa bunun üç ay içinde Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilmesini öngörmektedir. Nitekim 35.maddedeki "Diyanet İşleri Başkanlığınca buralara imkanlar nispetinde kadro tahsis edilir" cümlesi, bu düşünceyi çok daha belirgin olarak açıklamaktadır.
Böylece 3.şahıslara ait taşınmaz üzerinde inşa edilen cami ve mescitlerin yönetimi ve yönlendirilmesi ile ilgili olarak cami veya mescidi inşa eden gerçek veya tüzel kişinin ilgisi kesilmiş ve fakat taşınmaz üzerindeki diğer birimlere (dükkanlara) ilişilmemiştir. Bu yönde kesinleşmiş bir mahkeme ilamı bulunmadığı sürece aksine bir yorum ile sonuca gidilmesi doğru değildir.
Davacı tarafın tüzel kişiliği sona ermediği gibi taraflar arasında kurulan kira sözleşmesinin de sona erdirildiğine ilişkin dosyada herhangi bir delil mevcut değildir. Bir hakkı dava etmek yetkisi (o haktan dolayı davacı olmak sıfatı) ise o hakkın hamiline aittir.
Taraflar arasındaki davanın mülkiyet uyuşmazlığına ilişkin bulunmadığı ve 1.1.1997 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin de halen geçerli olduğu dikkate alındığında, yukarıda açıklanan nedenlerle işin esasına girilmek suretiyle doğacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alman temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.