 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 2001/10207
K: 2001/10967
T: 25.12.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAPU KAPSAMINDA KALAN SUDAN FAYDALANMA
- GENEL SU
- İÇME SUYU
ÖZET : Dava konusu suyun tapu kapsamında kalan
(mevkii, sınır ve tapudaki miktar itibariyle) taşınmazdan
çıktığının tesbit edilmesi durumunda suyun miktar itibari ile
çıktığı taşınmazın sınırlarım aşacak şekilde büyük olması
halinde veya özel mülkiyete bağlı olmasının umum için
zararlı olacağı durumlarda kaynak arzın mütemmin cüzü
sayılmayacağından bu tür suların herkesin yararlanabileceği
genel su olarak kabulü gerekir.
Nizalı suyun genel sulardan olduğunun anlaşılması halinde, öteden beri kullanma şekli ve davalı köyün içme suyuna ihtiyacı olup olmadığı hususları araştırılıp, içme suyununda kullanma suyuna göre ayrı bir önceliğinin bulunduğu hususu da göz önüne alınarak hüküm kurulmalıdır.
(743 s. M K. m. 679/2,685)
Dava dilekçesinde suya vaki müdahalenin önlenmesi istenilmiştir.
Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada suya vaki müdahalenin önlenmesi istenilmiş, mahkemece suyun tapulu yerden çıktığı ve özel su olduğu kabul edilerek, davanın kabulü cihetine gidilmiştir.
Mahkemece dava konusu suyun Haziran 304 tarihli tapu kapsamından çıktığı kabul edilmiş ise de, yapılan keşifte anılan tapu kaydı mevkii ve hudutları itibariyle mahallinde uygulanmamış buna rağmen fen bilirkişisi ibraz etmiş olduğu raporda tapu kaydının dava konusu suyun çıktığı yere uygun olduğunu belirtmiştir.
Harita ve krokisi bulunmayan tapu kaydının uygulanabilmesi için, tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan sonra, yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tesbit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kaydı değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi ayrıca tapu fen memuru veya mühendis sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan rapor ve kroki alınması gerekir.
Bu şekilde yapılan uygulamadan sonra dava konusu suyun tapu kapsamında kalan (mevki, sınır ve tapudaki miktar itibariyle) taşınmazdan çıktığının tesbit edilmesi durumunda suyun miktar itibari ile çıktığı taşınmazın sınırlarını aşacak şekilde büyük olması halinde veya özel mülkiyete bağlı olmasının umum için zararlı olacağı durumlarda kaynak arzın mütemmim cüzü sayılmayacağından bu tür suların herkesin yararlanabileceği genel su olarak kabulü gerekir.
Nizalı suyun tapulu olmayan taşınmazdan çıktığının belirlenmesi durumunda da su yine genel sulardan sayılır.
Genel sulardan ise, öncelik hakkı ihlal edilmemek koşuluyla herkes faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir, içme suyu ihtiyacının kullanma suyuna göre ayrı bir önceliği vardır.
Bu nedenle davalı suyun genel sulardan olduğunun anlaşılması halinde, öteden beri kullanma şekli ve davalı köyün içme suyuna ihtiyacı olup olmadığı hususları araştırılarak ayrıca içme suyunun kullanma suyuna göre ayrı bir önceliğinin bulunduğu hususu da göz önünde bulundurularak bir hüküm kurulmalıdır.
Eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.12.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.