Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E : 1999/6585
Karar no:  2000/328
Tarih:   25.1.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
KASKO SİGORTA
SÖZLEŞMEDEN DÖNME HAKKI
ÖZET: Sigorta ettirenin sözleşme yapılırken gerçek durumu bildirme yükümlülüğü vardır. Yanlış veya eksik bildirimde bulunulması ya da bilinen önemli hususların sigortacıdan gizlenmesi halinde sigortacının, TTK. nun 1290. maddesi gereğince ilgili hususu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içerisinde sözleşmeden dönme hakkını kullanılması gerekir Davalı sigortacı, yasal süresi içerisinde cayma hakkını kullandığına göre davanın reddi gerekir.
(6762 s. TTK. m. 1268, 1279,1290)
 
 
Taraflar arasındaki davanın (Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce görülerek verilen 22.6.1999 tarih ve 1998/498-1999/263 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunu incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
 
Davacı vekili, davalıya kasko sigortalı olan müvekkiline ait sekiz adet iş makinasının riziko adresinden çalındığını, bunlardan ikisinin sonradan bulunduğunu rizikonun 18.9.1996 tarihindeki hasar ihtarına rağmen sigorta tazminatının ödenmediğini ve bir aylık süreden sonra 4.12.1996 tarihinde cayma bildiriminde bulunulduğunu, oysa bu tarihten sonra da prim tahsiline devam edildiğini ileri sürerek, (357.290) USD.nin 18.9.1997 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
 
Davalı vekili cevabında, davanın TTK.nun 1268. maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinden sonra açıldığını, davacının sigorta sözleşmesi yapılırken eksik ve yanlış beyanda bulunarak poliçe teklifinden önce sigortalı makineleri başkasına kiraya verdiğini gözlediğini, bundan dolayı TTK. nun 1290 ve poliçe genel şartlarının CV.2.2. maddesi uyarınca müvekkilince cayma hakkının kullanıldığını ve caymanın süresinde olduğunu, sigorta ettirenin kötüniyeti halinde sigortacının prime hak kazandığını, caymadan sonra da prim tahsilinin caymayı etkisiz kılmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
 
Mahkemece, sunulan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak, sigortalı makinaların 3.7.1996 'da dava dışı şirkete kiralandığı, kiracı şirket yöneticilerinin yurtdışına katkılarına ilişkin haberlerin 21 ve 22.8.1996 tarihli gazetelerde yer aldığı, bunun üzerine davacının 21 .8.1996 tarihinde ihtiyati tedbir isteminde bulunduğu ve bu yoldaki kararın 12.9.1996 da icra edildiği, ihtiyati tedbir kararı alındıktan sonra 22.8.1996dan geçerli olmak üzere 23.8.1996 günü saat 8.51'de poliçenin düzenlenmesine göre bu tarihte hırsızlık rizikosunun gerçekleştiğinin davacı sigorta ettirence, bilindiğinin ispat edilemediği ve TTK. nun 1279. maddesine dayalı davalı savunmasının geçerli olmadığı, davacının kiralama olgusunu gizlediği ve iş makinaları kendi zilyetliğinde imiş gibi poliçe düzenleterek doğru bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiği, ancak durumu 18.9.1996 da öğrenen davalı sigortacının TTK. nun 1290. maddesinde öngörülen cayma hakkını bir aylık süreden sonra 31.10.1996 da davacıya bildirmekle cayma hakkının düştüğü gerekçesiyle davanın kabulü ile (357.290) USD.nin 18.9.1997 tarihinden itibaren %9 faiziyle birlikte fiili ödeme günündeki TL. karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmiş, faiz başlangıç tarihi bilahare davacı vekilinin talebi üzerine 18.9.1996 olarak değiştirilmiştir.
 
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
 
1- Dava, sigorta ettirence açılan kasko sigorta tazminatının tahsiline ilişkindir.
 
Mahkemece, davalı sigortacı tarafın, davacı sigorta eİtirenin sigorta sözleşmesi yapılırken sigortalanan iş makinalarının dava dışı bir şirkete kiraya verildiğini gizleyerek rizikoyu ağırlaştıran önemli bir hususu bildirmediği, doğru bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiği, savunması yerinde bulunmuş, ancak, bundan doğan sözleşmeden dönme (cayma) hakkının söz konusu hususun öğrenildiği 18.9.1996 tarihinden itibaren TTK.nun 1290. maddesinde öngörülen bir aylık süre içerisinde davacıya bildirilmediği sonucuna varılarak sözleşmeden dönme iradesine geçerlilik tanınmamış ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
 
Sigorta ettirenin sözleşme yapılırken gerçek durumu bildirme yükümlülüğü vardır. Yanlış veya eksik bildirimde bulunmak ya da bilinen önemli hususların sigortacıdan gizlenmesi halinde, sigortacının hataya düşmüş olup, olmadığı gözetilmeksizin sözleşmeden dönme hakkı doğar. Temel sorun, bu hakkın kullanılmasına ilişkin irade açıklamasının anılan maddede öngörülen bir aylık hak düşürücü süre içerisinde sigorta ettirene bildirilme zorunluluğu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, cayma bildiriminin muhataba ulaşması gerekli (usulü muktazi) bildirimlerden olduğu görüşüyle caymaya esas oluşturan hususun öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde 17.10.1996 tarihinde kullanılarak iadeli taahhütlü mektupla postaya verilen ancak davacıya 31.10.1996 tarihinde tebliğ edilen bu bildirime itibar edilmeyerek cayma hakkının düştüğü kanısına varılmıştır. Sözleşmeden dönme, fesih bildiriminden farklı olarak sözleşmenin kuruluş anından başlayarak geriye doğru Sonuçlar doğuran bir irade açıklamasıdır. TTK. nun 1290. maddesinde bu hakkın bir ay içerisinde sigorta ettirene bildiriminden değil, "kullanılmasından' söz edilmektedir. Bundan dolayıdır ki, bu hak, ilgili hususun öğrenildiği tarihten bir ay içerisinde kullanılmalı, yani muhatabın bilgisine ulaştırılmak üzere dışa vurulmalıdır. Yasa metninin yazılış biçimi ve sözleşmeden cayma kavramının özü, böyle bir yorumu zorunlu kılmaktadır. Ak-5mm kabulü halinde,sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasının olanaksız hale getirilmesine meydan verilmiş olur. Bu durumda, davalı sigortacının yasal süresi içerisinde cayma hakkını kullanmasından dolayı davanın reddi yerine, aksine düşüncelerle yazılı biçimde verilen kararın bozulması gerekmiştir.
 
2- Bozma kapsamına göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
 
S o n u ç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına (BOZULMASINA), diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmemesine, 65.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcin isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.1.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini