 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E : 1999/5422
K : 1999/6374
T : 28.09.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZETİ : Eldeki dava, önceki davada saklı tutulan miktar için ve o davada alınan bilirkişi raporuna davada alınan bilirkişi raporuna dayanılarak açıldığına göre, davacının hüküm altına alınacak bir alacağının bulunup bulunmadığının belirlenebilmesi için o davada verilecek hükmün kesinleşmesi gerekir.
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonuna ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne olanak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile kendisi arasında Bor Küçük Sanayi Sitesi inşaatının birlikte yapılması konusunda 1977 yılında bir adi ortaklık kurulduğunu, davalının kötü niyetli davranışları, hesap vermemesi , istihkakları şahsi işlerinde kullanması nedeniyle anlaşmazlık çıktığını, bunun üzerine fesih ve tasfiye istemiyle daha önce bir dava açıp, fazlasını , saklı tutarak 30.000.000 TL. alacak isteminde bulunduğunu, o davada alınan 16.8.1998 günlü bilirkişi raporu ve ek raporda kendi payına düşen alacak miktarının 66.637.970.TL. olarak belirlendiğini ileri sürerek, saklı tutulan 36.637.970 TL.nin ilk davanın tarihinden itibaren ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının zarara da ortak olması gerektiğini, ortaklığın inşaatla ilgili kesin hesaplarının inşaat sahibi kooperatif ile ihtilaflı bulunduğunu, bu konuda davaların derdest olduğunu, tasfiyenin gerçekleşe bilmesi için öncelikle ortaklığın alacak ve borçlarının tesbiti gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki ilk davada alınan bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle davanın kabulüne, 36. 637.969 TL.nin ilk davanın tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş hüküm davalı tarafından temyiz, edilmiştir.
Davacının 9.9.1983 günlü dilekçeyle açtığı ve Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi' nin 1983/658 esas sayılı dosyasıyla görülen davada, ortaklığın fesih ve tasfiyecine, 30.000.000 TL.nin ödetilmesine karar verilmesinin istenildiği, mahkemece, davacının payına düşen tutarı 66.637.970 TL. olarak hesaplayan 16.8.1988 günlü bilirkişi raporu benimsemek suretiyle davanın kabulüne karar verildiği davacının o davanın karara ballanmasından önce, anılan bilirkişi raporundaki miktar üzerinden 4.4.1989 günü , saklı tuttuğu fazla tutar için bu davayı açtığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece irtibat nedeniyle; davaların
birleştirilmesine yönelik olarak verilen 15.5.1989 günlü kararın bozulması üzerine bozmaya uyularak her iki davanın ayrı ayrı görülmesine başlanmış,12.1.1990 tarihli duruşmada, 1903/658 esas sayılı asıl davanın sonucunun beklenmesine karar verilip daha sonraki duruşmalarda da sonucun beklenmesine devam olunmuş,ancak bu ara kararından açıkça dönülmeden ve herhangi bir gerekçe de gösterilmeden, asıl davanın temyiz aşamasında bulunduğu 5.12.1996 tarihli duruşmada, davanın kabulüne yönelik hüküm kurulmuştur. Eldeki dava , önceki davada saklı tutulan miktar için ve o davada alınan bilirkişi raporuna dayanılarak açıldığına göre, davacının hüküm altına alınacak bir alacağının bulunup bulunmadığınım belirlenebilmesi için, o davada verilecek hükmün kesinleşmesi gerekeceği açıktır. Hal böyle olunca, mahkemece ilk davanın sonucunun beklenmesi ve ortaya çakacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usule ve yasaya aykırı olup,bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 28.09.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.