Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/5375
Karar no: 1999/7027
Tarih: 21.10.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
KADASTRO TESBİTİ
HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
MK' NUN 650. MADDESİNE DAYALI TESCİL
ÖZET: 1- Kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, bu tutanaklarda belirtilen haklara karşı, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılamaz.
            2- Davacının, kendisi tarafından yapılmış olmayan binanın zeminine ilişkin olarak MK nun 650. Maddesinden yararlanmasına olanak yoktur
(3402 s. Kadastro K. m. 12/3)
(743 s. MK. m. 650)
 
 
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 7.3.1996 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal tescil birleşen dava elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tescil davasının kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 9.7.1998 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-davacı Vakıflar idaresi vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
 
Davacı, dava konusu 2648 parselin öncesinde Vakıflar idaresine ait iken 1969' da Köy Tüzel Kişiliğine satıldığını, kendisinin de köy tüzel kişiliğinden 1970 yılında satın alarak üzerine iyiniyetle ev yaptığını, tapulama çalışmaları sırasında taşınmazın davalı idare adına tesbit edilerek tesbitin kesinleştiğini, 2648 parselin Medeni Kanunun 650. maddesi gereğince adına tescilini istemiş, birleşen davada ise Vakıflar İdaresi elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil talep etmiştir. Mahkeme, belirlenen arsa bedelinin davalıya ödenmesi koşulu ile davanın kabulüne, birleşen davada ise Vakıflar İdaresinin men'i müdahale kal ve ecrimisil talebinin reddine karar vermiş, hükmü davalı-davacı Vakıflar idaresi vekili temyize getirmiştir.
 
Tapulama Kanununun 31/2 ve Kadastro Kanununun 12/3 maddesi ile tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlama ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz hükmü getirilmiştir.
 
Kadastro tutanaklarında belirtilecek haklara karşı açılan davalar 10 yıllık bir hak düşürücü süreye tabi tutulurken, bu hakkın kütüğe tescil edilmesi veya şerhler ya da beyanlar hanesinde yazılı bulunması koşulu aranmamıştır. Kadastro tutanaklarında belirtilecek haklara karşı açılan davalar, tapu siciline tescili gereken veya şerhler ya da beyanlar hanesinde gösterilen bir hakka dayanabilir. Bir hak tapu sicilinde hangi sütundan gösterilirse gösterilsin, bunlara yönelik açılacak davalar 10 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Yasa koyucu ileri sürülecek hakkın türünü sınırlamamış, ancak bu hakkın kadastrodan önce var olması koşulunu aramıştır. Yasa koyucunun böyle bir hak düşürücü süreye gerek duyması bir yandan gerçek hak sahibini belirleme ve bir yandan da kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ile oluşturulan tapu sicilinin durmadan değiştirilmesini önleme ihtiyacından doğmuştur.
Eldeki davada, dava konusu 2648 sayılı parselin tapulama tesbiti 14.8.1972 tarihinde yapılmış ve tesbit 11.7.1973'de kesinleşmiştir. Temliken tescil davası ise 7.3.1996'da açılmıştır. Davacı, tapulamadan önce yapılmış bina dolayısı ile zeminin temlikini istediğine göre, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12/3 maddesi hükmünce kadastro sınırlandırma ve tesbitlerine ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak dava açılamaz. Kaldı ki 2648 sayılı parselin beyanlar hanesinde evin Necip adlı şahsa ait olduğu yazılıdır. Bu durumda evin davacı tarafından yapılmadığı anlaşılmaktadır. Medeni Kanunun 650. maddesince iyiniyetle hareket eden levazım sahibinin muhik bir tazminat karşılığı yerin mülkiyetinin verilmesini isteyebileceği belirtilmiştir. Bu maddedeki hak kişisel bir haktır. Evi davacı yapmadığına göre başkasına ait kişisel hakka dayanarak tescil talebinde bulunamaz. Tüm bu hususlar düşünülmeden yazılı gerekçelerle tescil talebinin kabulü doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
 
S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), 21 .10.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini