 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/6939
Karar No : 1998/7418
Tarih : 7.7.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dava dilekçesinde 67.000.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş,hüküm davacı temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY KARARI
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davada davalı tarafından doğalgaz faturalarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 1995/1 sayılı tebliğine göre fazla tahsil edilen alacak dava edilmiştir.
Davalı taraf, zamanaşımı savunmasında bulunmuştur.
Mahkemece İİK.(İcra İflas Kanunu) 72/7 maddesine göre son ödeme, tarihinden itibaren itibaren 1 yıl geçtikten sonra dava açıldığından bahisle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle, dava konusu alacak ile ilgili icra takibi yapılmadığı belirtilmelidir. O halde İİK 72/7 maddesinin davada uygulama olanağı yoktur.
Dava, sebebsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkin bulunduğundan dolayı zamanaşımı sorununun bu doğrultuda çözümlenmesi gerekmektedir.
BK.mad. 62'ye göre istirdat, ancak borçlu bulunulmayan bir şeyin iradi olarak tediyesi halinde hataya tabi tutulmuştur. İfanın borcun mevcut olmadığını bilerek (yani hata söz konusu olmadan) yapılmış olmasına rağmen iade isteminde bulunabilecek bir durum,
ifanın serbest irade ile yapılmaması, diğer bir anlatım ile baskı altında yapılmış olmasıdır. Zira iradi olmayan bir tediye, edada bulunan kimse edada bulunduğu z,aman borcun mevcut olmadığını bilmekte bulunmuş olsa bile istirdat edilebilir.
Davacı, mevcut olmayan borcun ifası amacı ile tevdiyede bulunmuş değildir. Tam tersine davalı kurumla yaptığı iltihakı sözleşmenin (tediyede bulunmadığı takdirde) ileride kendisini hukuk açısından zor durumda bırakabileceği kuşkusu içerisinde ve kamu tüzel kişisine güvenerek ödemede bulunmuştur. Ü halde yapılan tediyenin iradi olduğundan sözedilemeyecektir.
Şu hususa da değinmekte yarar vardır: Uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi bazen bir sözleşme ilişkisi dolayısıyla kurulan temaslar sırasında nedensiz zenginleşme olgusu ortaya çıkabilir. Örneğin bir borcun ifası sırasında bunun çerçevesini aşan kazandırmalar böyledir ve bunun sözleşmeden doğan bir hak veya borçla asla ilgisi yoktur. O halde davanın hukuksal temelini oluşturan vaki kazandırmanın nedensiz zenginleşmeye konu olabileceğinin kabulü gerekecektir.
BK.mad. 66'ya göre iade alacaklısının geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra nedensiz, zenginleşmeden doğan iade istemi zamanaşımına uğrar. Bir yıllık sürenin başlaması için, iade alacaklısının kendisi aleyhine zenginleşen kişiyi ve zenginleşmenin kapsamını ( nedensiz olarak uğranılan malvarlığı azalmasını) bilmesi aranmalıdır. Zira davalının zenginleşmesinin, davacının hukuk alanının ihlali sonunda elde edildiği bilinmeden dava açılamaz.
O halde mahkemece yapılacak iş; bir yıllık zamanaşımı süresinin davacının (zarar görenin) malvarlığındaki eksilmeye yol açan eylem ve işlemin haksız olduğuna kesin olarak kani bulunduğu ve malvarlığındaki eksilmenin miktarını tam olarak öğrendiği tarihten itibaren başladığını kabul ederek bu ilkeye göre yapılacak araştırma sonucunda doğacak uygun sonuca göre davanın zamanaşımından reddine veya kabulüne karar vermekten ibaret olmalıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde, olduğundan kabulü ile hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 7.7.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.