 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/6544
Karar No : 1998/7170
Tarih : 30.6.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
VAKFA AİT TAŞINMAZLARIN KİRALANMASI
KİRA TESBİTİ
GÖREVLİ MAHKEME
KARAR ÖZETİ: Taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 27.4.1998 tarihinde son bulmuş olup kira tesbit davası açılmış bulunmasına, 4331 sayılı Yasanın geçici 6. maddesinin bu tarihten sonra iptal edilmiş, bit iptal kararının geriye yürümeyeceği ilkesi benimsenmiş olmasına göre, taraflar arasında bir kira sözleşmesinin mevcut olmadığı tartışmasızdır.
Davalının belirlediği kira bedeli ve şartları mal varlığına ilişkin olup dava konusu uyuşmazlığın değerinin, davanın açıldığı tarih itibariyle 200 milyon lirayı geçmiş olmasına ve bu tür davaların Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine ilişkin her hangi bir yasa hükmünün bulunmamasına göre dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerekir.
(1086 s. HUMK. m. 8/2)
Davacı kiracı dava dilekçesinde kira parasının 1.1.1998 gününden başlayarak aylık 12.750.000 lira olarak tesbiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 28.4.1998 tarihinden itibaren aylık kiranın 27.000.000 lira olarak tesbiti cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
27.1.1998 tarihinde yürürlüğe giren 4331 sayılı (Tabii Afetlerden Zarar Gören Vakıf Taşınmazların Afet Öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam Etmekte Olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi ile ilgili Olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Bir Ek ve Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun)un geçici 6. maddesine göre "Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mülhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer.
Bu süre içinde Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mütevellilerince rayiç ve emsal bedellere uygun olarak yeni kira bedeli ve şartları tesbit edilerek kiracıya tebliğ olunur, aynı zamanda bu bedel üzerinden gayrimenkulu kiralamak isteyen üçüncü şahıslara uygun biçim ve yöntemlerle şartlar duyurulur.
Belirtilen kira bedeline karşı süresi içinde dava açılması halinde, verilen karar kesinleşinceye kadar Vakıflar Genel Müdürlüğünce tesbit edilen yeni kira bedeli üzerinden ödeme yapılır.
Kira bedellerinin tesbitine ilişkin davalarda ilk ve eski kiranın toptan eşya fiyatlarındaki artış yüzdeleri nazara alınmaz.
Mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni kira sözleşmesi yapma hakkı vardır."
4331 sayılı Yasanın iptal edilen geçici 6. maddesine göre 27.4.1998 tarihinde kira sözleşmesi son bulmuş, bu süre içinde Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Mütevellilerince rayiç ve emsal bedellere uygun olan yeni kira bedeli ve şartları tesbit edilerek kiracıya tebliğ edilmiş, davacı kiracı da belirtilen kira bedeline karşı süresi içerisinde dava açmış ve bu aşamada (henüz dava sonuçlanmadan) Anayasa Mahkemesince sözü edilen madde iptal edilmiş, böylece tarafların sözleşme müzakereleri aşamasında bu hukuksal olgu ortaya çıkmıştır.
Görüldüğü üzere Yasa maddesi iptal edilmeseydi bile sözleşme 27.4.1998 tarihinde yine sona erecekti. Fakat kiracı teklif edilen kira bedeline karşı ilgili mahkemede dava açabilecekti. Nitekim uyuşmazlık konusu olayda da dava açılmış bulunmaktadır.
Anayasa mad. 153/5 fıkrasında iptal kararının geriye yürümeyeceği ilkesinin benimsenmiş olmasının nedeni iptal edilen kanuna dayanılarak o tarihe kadar yapılmış bir çok bireysel işlemi geçersiz kılmamak, bu yüzden kişilerin hukuksal güvenliği ve hukuk düzeninin istikrarı açısından çok büyük sakıncalar doğmasını önlemektir.
Bu ilkeden taraflardan birisi yaralanırken diğerini mahrum bırakmak haksızlık ve hakkın kötüye kullanılması olur. Zira açık bir adaletsizliğin, sivri, göze batıcı, çarpıcı bir haksızlığın sözkonusu olduğu bir durum ortaya çıkmış demektir. O halde dava temelinin ilgili yasa maddesinin iptal edildiğinden dolayı ortadan kalktığı ileri sürülemez.
Davada, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mütevellilerince rayiç ve emsal bedellere uygun olarak (tesbit) ve teklif edilen yeni kira bedeli ve şartlarının (değişik sözcük ve gerekçeler gösterilse bile) sonuç olarak adil, objektif iyiniyet esasına ve hakkaniyete (dolayısıyla de rayiç ve emsale) uygun olmadığı ileri sürülmüştür.
HUMK. 8. maddesinin 2. bendinin 1. fıkrasına göre dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesinin bakacağı tesbit davaları, taraflar arasında geçerli bir kira sözleşmesinin varlığını zorunlu kılar. Değişik bir anlatımla kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye davaları, kira sözleşmesinin feshi davaları, kira bedelinin tesbiti davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları için Sulh hukuk Mahkemesi görevlidir (HUMK. mad. 8,11/1). Taraflar arasında bir kira sözleşmesinin bulunmadığı hususu ise tartışmasızdır. Zira, tarafların birbirine uygun iradeleri mutabakat halinde değildir. Gerçekten de gerek kira parası ve gerekse de kiraya ilişkin şartlar üzerinde henüz bir anlaşma sağlanmış değildir.
Davalının belirlediği kira bedeli ve şartları mal varlığına ilişkin olup, dava konusu uyuşmazlığın (saptanması istenen hukuksal ilişkinin) değerinin, davanın açıldığı tarih itibariyle 200 milyon lirayı geçmiş olmasına ve bu tür davaların sulh hukuk mahkemesinde görüleceğine ilişkin herhangi bir yasa hükmünün bulunmamasına göre dava dilekçesinin görev noktasından reddi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.6.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.