 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/13124
Karar No : 1999/1291
Tarih : 16.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
BORÇLUNUN ÜÇÜNCÜKİŞİLERDEKİ MAL VE
ALACAKLARININ HACZİ
USULSÜZ TEBLİGAT
BİRİNCİ VE İKİNCİ HACİZ İHBARNAMESİ
ÖZET : Borçlunun kendi elindeki mallar gibi üçüncü kişilerdeki mal ve alacakları da haczedilebilir. Ancak bunların üçüncü kişide mevcut olduğunun saptanması gerekir.1. haciz ihbarnamesine ilişkin tebligatın usulsüz olduğunun belirlenmesi halinde, ikinci haciz ihbarnamesi hukuki sonuç doğurmaz.
(2004 s. İİK. m. 89-3)
(7201 s. Tebligat K. m. 16, 32)
Dava dilekçesinde İcra İflas Kanununun 89/3 maddesine göre takip borçlusunun borcunun bulunmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, davalı ile hiçbir ticari ilişkisi bulunmadığı halde hakkında icra takibine geçildiğini bildirerek vaki icra takibinin iptalini istemiş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı Cemal tarafından üçüncü kişi olan borçlu Ercan hakkında keşan İcra Dairesi vasıtasıyla icrai takibe girişildiği, bu arada Ercan'ın davacı nezdinde olduğu iddia olunan alacağı hakkında haciz konularak kendisine birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin gönderildiği keşan İcra Müdürlüğünün 997/ 863 sayılı dosyasından, davacıya gönderilen birinci haciz ihbarnamesinde imzası bulunan (sürekli birlikte sakin yeğeni Erhan'ın) aynı çatı altında oturan yeğeni değil de aynı mahallede sakin bir kişi olduğunun zabıta tahkikatı marifetiyle saptandığı ve bu hususa bir karşı koymanın da bulunmadığı dava dosyasından anlaşılmaktadır.
Borçlunun, kendi elindeki malları gibi üçüncü kişilerdeki mal ve alacakları da haczedilebilir (IİK. mad. 85/1) borçlunun üçüncü kişilerdeki mal ve alacakları, alacaklının bunu iddia etmesi üzerine haczedilir; fakat bunların üçüncü kişide gerçekten mevcut olup olmadığının saptanması gerekir.
İcra memuru, alacaklının istemi üzerine borçlunun böyle bir alacağını (örneğin borçlunun bankadaki parası, üçüncü kişiye ödünç vermiş olduğu para, sattığı malın satış bedeli, kiraladığı evin kirası vs.) haczedip, bunu haciz tutanağına geçirir ve borçluya bildirir (ilk. mad. 103). Böylece, borçlunun üçüncü kişideki alacağı haczedilmiş olur.
Borçlunun üçüncü kişideki böyle bir alacağını haczeden icra dairesi, üçüncü kişiye (olayda davacıya) birinci haciz ihbarnamesini gönderir (ilK. mad. 89/1). 3. kişi (davacı) birinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde haciz ihbarnamesine itiraz etmezse, borç zimmetinde sayılır (İlk. md. 89/111). Bunun üzerine icra dairesi üçüncü kişiye (davacıya) ikinci haciz ihbarnamesi gönderir (ilk. mad. 89/111). Bundan itibaren yedi gün içinde mahkemede takip alacaklısına (davalıya) karşı bir menfi tespit davası açılmadığı takdirde borcun üçüncü kişinin (davacının) zimmetinde sayılmış olması hususu kesinleşir.
3. kişi (davacı) yedi gün içinde menfi tespit davası açarsa, takip borçlusuna borçlu bulunmadığını ispat etmek zorundadır.
Öte yandan birinci haciz ihbarnamesine (yedi gün içinde) itiraz etmesi halinde istenen borcun üçüncü kişinin (yani davacının) zimmetinde sayılmasına olanak kalmaz ve üçüncü kişi kendisinden istenen parayı ödemekten kurtulur.
kendisine tebliğ yapılacak kişi (olayımızda davacı) adresinde bulunmazsa tebliğ ailesi fertlerinden veya hizmetçi ve uşak gibi müstahdemlerinden birisine yapılacağı, ancak muhatap namına kendisine tebligat yapılacak olan aile ferdi veya müstahdeminin muhatapla birlikte oturmasının gerektiği, karı koca hısım ve evlatlık gibi birlikte oturan kişilerin ise aynı aile fertlerinden sayılacağı hususu 7201 sayılı Tebligat Kanununun 16 ve Tüzüğünün22. maddesi; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli, aksi takdirde tebligatın yapılmamış sayılması gerektiği hususu ise aynı Yasanın 32 ve Tüzüğün 51. maddesi hükmü gereğidir.
Davanın münhasıran tebligat belgesinin iptaline yönelik bulunmadığına, davacıya gönderilen birinci haciz ihbarnamesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinin saptanmış bulunduğundan ötürü hukuksal sonuç doğurmasının mümkün olmadığına, böylece usulsüz olarak gönderilen ikinci haciz ihbarnamesine karşı süresinde genel mahkemede olumsuz saptama davasını açmakta (olayın özelliği nedeniyle gecikmiş itiraz kurumunun uygulanamayacağından) hukuksal yararı bulunduğunun kabulü gerektiğine, yerel mahkemenin bu gerekçelerle vardığı sonucun doğru olduğuna, şu varki mahkemece sadece davalıya (takip alacaklısına) karşı takip borçlusunun kendisinde böyle bir alacağının mevcut olmadığının saptanması şeklinde karar vermekle yetinileceği yerde hüküm fıkrasında yer alan (davacının davalıya borcunun olmadığının tespitine, bu nedenle icra müdürlüğünün 997/ 869 esas sayılı dosyasında yapılan takibin iptaline) sözcüklerinin çıkartılarak yerine "davalıya karşı takip borçlusunun davacıda bir alacağının mevcut olmadığının saptanmasına" sözlerinin eklenmek suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle (ONANMASINA), 628.000 lira bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 16.2.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.