 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/11332
Karar No : 1998/12079
Tarih : 23.11.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI
GÖREV
KARAR ÖZETİ: Hazine adına kayıtlı taşınmazı haksız işgal ederek kum ve taş almak suretiyle kullanan kimse, tazminat ödemekle yükümlüdür. Bu tür uyuşmazlıkların çözüm yeri Adli yargıdır.
(1086 s. HUMK. m. 8)
(743 s. MK. m. 896)
Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 50.100.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın görev yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davada, 5 parsel numarasında Maliye Hazinesi adına kayıtlı taşınmaz maldan kum ve taş alan davalıdan 50.100.000 lira tazminat istenilmiş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece idarenin takdir yetkisine giren bir konuda adli mahkemelerce bir karar verilemeyeceği gerekçesiyle görevli mahkemenin Konya İdare Mahkemesi olduğuna dair karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davacı Maliye Hazinesine ait (davaya konu) 5 nolu parseli davalının taş ve kireç ocağı biçiminde işletmek suretiyle işgal etmesi nedeniyle 2886 sayılı Yasanın 75. maddesi uyarınca kendisinden ecrimisil istenmesi ve bu yolda idari işlem oluşturulması sonucunda idari işleme karşı vaki yargısal denetime ilişkin başvuru üzerine Danıştay 10. Dairesince 7.12.1994 gün ve 441 6/6266 sayılı kararda yer alan '2886 sayılı Yasanın 75. maddesinde; Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların gerçek veya tüzel kişilerce işgali üzerine fuzuli şagilden, aynı Kanunun 9. maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle 13. maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve tesbit edilecek ecrimisil isteneceği hükme bağlanmıştır. Dava konusu olayda, davalının hazine adına kayıtlı taşınmazda taş ve kireç ocağı işlettiği sabittir. Ancak bu durum, 2886 sayılı Yasanın 75. maddesinde öngörülen biçimde bir taşınmaz mal işgali olmayıp, Taş Ocakları Nizamnamesi kapsamında ocak işletilmesi halini oluşturduğundan, söz konusu Nizamname hükümleri çerçevesinde işlem tesisi mümkündür. Anılan İdare Mahkemesinin, dava konusu olayı bu yönde irdeleyip bir karar vermesi gerekirken 2886 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davacıdan ecrimisil alınacağı yolunda verdiği kararda hukuki isabet bulunmamaktadır" gerekçeyle sözü edilen idari işlemi ortadan kaldırdığı, bunun üzerine davacının işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Menfaat (yarar) elde edilen dava konusu yer hali arazi niteliğinde bulunmayan, davacı Maliye Hazinesi adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdır. Tapunun beyanlar hanesinde; "üzerindeki kireç ocağı ve kireç deposu"nun üçüncü kişilerce 1952 - 1953 yıllarında tesis edildiği yazılıdır.
Taşocakları Nizamnamesinin 2. maddesinde "Ocaklar hangi nevi arazide zuhur ederse kuşat ve imal etmek hakkı o arazi eshabına aittir." Aynı Nizamnamenin 3. maddesinde de "Bir kimse tahtı tasarrufun ça bulunan arazide zuhur eden ocaklardan inşaat ve imalatı zatiye sine mahsus mevaddı hükümete ihbarı keyfiyet etmeğe ve bir güna harç ve vergi vermeye mecbur olmaksızın ihraç ve istimal edebilir" hükmü yer almaktadır.
Başkasının mal varlığından malikin rızası olmaksızın ya da karşı koymasına rağmen kar elde eden kimse, bunu hukuken kendi yararına değil, fakat yalnız hesap vermekle yükümlü olduğu malik için yapmağa yetkilidir. Zira hiç kimse kötü niyetini ileri sürerek başkasının işinden (taşınmazından) elde ettiği karı muhafaza edememelidir. Bir başka anlatımla hiç bir kimse başkasının hukuk sahasına tecavüz ederek bundan bir fayda elde edememelidir. Zira hukuk düzenince haksız eylemler ve nedensiz zenginleşmeler için kabul edilmiş olan müeyyideler (yaptırımlar) bu nevi tecavüzlere karşı toplum üyelerini savunma için yeterli olamamaktadır. Çünkü haksız eylemden dolayı tazminat istemi uğranılan zararla, nedensiz zenginleşmeden doğan geri isteme ise aleyhine iktisapta bulunulanın (davacının) malvarlığındaki fakirleşme ile sınırlıdır.
Başkalarının işlerini kendi yararına istismar etme vekaletsiz iş görme mahiyetini taşımaz. Fakat işlerine müdahale edilen kimseyi korumak için haksız fiillere ve haksız iktisaba müteallik yaptırımlar yeterli değildir. Hakları tecavüze uğrayan kişilere bu tevacüz sonucunda elde edilen karı temellük etme yetkisi tanınmalıdır.
0 halde burada "kendi çıkarına haksız olarak başkasının hukuk alanına girip, işine karışıp kazanç elde etme durumu ile hak sahibinin tazminat davasındaki gibi zararı ya da sebepsiz zenginleşmedeki gibi fakirleşmesi aranmaksızın bu haksız kazanmanın geri verilmesi" yolundaki büyük bir prensip söz konusudur. Bu ilke ise "vekaletsiz iş görme kisvesi altında yeni bir müessese" olarak tanımlanmıştır. İstek bu hukuksal temel üzerine oturtulup kötü niyetli davalıyı hesap vermeye zorlamak gerekir.
Mahkemece yukarıdaki hukuki ve maddi olgular dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip bir hüküm verilmek gerekirken dayalı özel kişi hakkında idare mahkemesinde dava açılamayacağı olgusu da gözden kaçırılmak suretiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 23.11.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.