 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/11576
Karar No : 1997/11968
Tarih : 16.12.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZEL GENEL SU AYRIMI
GENEL SUDAN YARARLANMA
KARAR ÖZETİ : Tapulu taşınmaz içerisinden çıkarılmış olsa bile yer altından kazılarak çıkartılan özel su olmayıp yeraltı suyu ve dolayısıyla genel sulardan sayılır.
Genel sulardan herkes ihtiyacı oranında yararlanma hakkına sahiptir.
(743 s. MK. m. 679,680,681,682)
Dava dilekçesinde suya vaki elatmanın önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve mü dahiller vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davada; davacının tapulu taşınmazından çıkan ve mü dahillerle birlikte öteden beri sulamada yararlandığı kaynak suyunun, yakınına davalının kuyu açtırması sonucu azaldığından söz edilerek bu yoldaki elatmanın önlenmesi istenmiştir.
Mahkemece; hernekadar davacının anılan suyunun, davalının kaptaj yapmak suretiyle su çıkarması sonucunda azaldığı belirlenmişse de davalı, bu suyu kendi taşınmazından çıkarmış bulunmakla özel su sayılacağından ve davacıya ait taşınmazdan çıkan suyu da direkt bir elatması sözkonusu olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysaki; tapulu taşınmaz içinden çıkarılmış olsa bile kazılarak çıkarılan su, özel değil yeraltı suyu ve dolayısıyla genel sulardan sayılır. Aksine, davacının taşınmazından çıkan su; kaynak niteliğinde olduğundan eğer miktarı da, çıktığı taşınmazın sınırlarını aşmayacak ölçüde az ise özel su olarak kabul edilmek ve buna yönelik doğrudan bir elatma olmasa dahi davalının açtırdığı sözkonusu su kuyusu ya da kaptajın onu olumsuz yönde etkileyip azaltması olgusu da bir tür müdahale sayılmak gerekir.
Bu durumda; suların enaz olduğu bir dönemde, Jeoloji ve Ziraat Mühendislerinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılarak öncelikle, davacının mevcut kaynak ile davalının kazarak çıkardığı yeraltı suyunun ayrı ayrı debilerinin ölçülmesi ve tarafların bu sulara olan asgari ihtiyaçlarının (yararlanma şekilleri ve yararlandıkları başka sular varsa onların miktarları da gözetilerek) usulünce tespiti ve ondan sonra, davalının kaptaj yapması sonucu davacının söz konusu kaynak suyunu etkileme derecesinin ve bu kaptajın kapatılması halinde azalan suyun, davacının kaynağın geri dönüp dönmeyeceğinin (icabında uygulama da yapılmak suretiyle) belirlenmesi gerekir.
Sonuçta eğer; önemli ölçüde etkileme olur ve eski hale dönüşün mümkün olacağı saptanır ve ayrıca davacının kaynağındaki mevcut su da öncelikli ihtiyaçlarına yetersiz bulunursa o zaman davanın kabulüne, aksi taktirde ise o belirlemelerin gerektirdiği biçimde karar verilmesi lazım gelir.
O halde; belirtilen şekilde işlem, inceleme ve değerlendirmeler yapılarak sonuçlarına uygun bir karar verilmek gerekirken, bu yönlerden eksik inceleme ve değerlendirme (ki, suların en bol olduğu mayıs ayında keşif yapılmış ve yalnızca ziraatçı bilirkişiden alınan yetersiz rapor hükme esas alınmış ve açıklanan diğer hususlar üzerinde ise hiç durulmamıştır) ile yazılı olduğu gibi davanın reddi doğru değildir.
Bu itibarla; yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.12.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.