 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E. 1996/5094
K. 1996/7301
T. 25.6.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GENEL SUDAN YARARLANMA
ORTAK KULLANIM BİÇİMİNİN BELİRLENMESİ
KARAR ÖZETİ Genel sulardan herkes, kadim yada öncelikli kullanım haklarını engellememek koşuluyla ihtiyacı oranında yararlanabilir. Suların en az olduğu bir dönemde, uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşifyapılarak suyun debisinin ölçülüp, tarafların bu suya olan ihtiyaçlarının belirlenmesi, yararlandıkları başka suları varsa onların da miktarları dikkate alınarak, o yolda bir düzenleme yapılması gerekir.
(743 s. MK. m. 679/2)
Dava ve karşılık dava dilekçelerinde, suya vaki elatmanın önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece, asıl davanın kabulü ve karşılık davanın ise reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması, davalı ve karşı davalılar vekili tarafından istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Mahkemece; dava konusu yapılan kaynak suyunun, TMK.nun 679. maddesinin 1. fıkrası anlamında özel su sayıldığından bahisle, asıl davanın kabulüne ve bu sonuca bağlı olarak da karşılık davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar anılan kaynak suyu, davacı tarafa ait 492 parsel sayılı ve kavaklık niteliğindeki taşınmazdan çıkıyorsa da, bu taşınmazın alanı 11.200 metrekare olup kaynağın debisinin de 35 litre/saniye olduğu belirlenmiş bulunmaktadır.
Bu duruma ve tarımsal standartlara göre; 10.000 metrekare arazinin en fazla 1 litre/saniyelik suya ihtiyaç gösterdiği hususu gözetilirse, söz konusu kaynak suyu 35.000 metrekare araziyi sulayacağından anılan su, çıktığı 11.200 metrekarelik 492 sayılı parselin sınırlarını aşar ölçüdedir ki, bu bakımdan özel değil, genel su niteliğinde kabul edilmek gerekir. Diğer bir anlatımla; tapulu taşınmazdan çıkan bir kaynak suyunun, özel su sayılması ancak, o taşınmazın sınırlarını aşmayacak ölçüde az olmasına bağlıdır. Dava konusu yapılan kaynak suyu ise bu ölçünün kat kat üzerindedir.
Genel sulardan ise herkes, kadim yada öncelikli kullanım haklarını engellememek koşuluyla, faydalı ihtiyacı oranında yararlanabileceğinden; anılan kaynak suyunun genel sulardan sayılacağı hususu kabul edilerek, suların en az olduğu bir dönemde (en az birisi ziraat mühendisi olmak üzere) oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılıp öncelikle, söz konusu kaynak suyunun debisinin ölçülmesi ve kullanım şekilleri itibariyle tarafların bu suya olan ihtiyaçlarının (yararlandıkları başka sular varsa onlar da gözetilip) usulünce belirlenmesi ve ondan sonra, bu suyun her iki tarafın ihtiyacına yetip yetmediğinin, yetiyorsa ona göre, yetmediği takdirde ise kadim veya öncelikli kullanım durumları da ayrıca tesbit edilerek kadim yada öncelikli yararlanma hakkına sahip olanların ihtiyacından fazla su varsa, diğerlerinin ancak bu fazla sudan yararlanabileceği ciheti dikkate alınarak, o yolda bir düzenleme yapılması gerekir.
O halde; belirtilen şekilde işlem, inceleme ve değerlendirmeler yapılarak sonuçlarına göre gerek asıl ve gerekse karşılık dava bakımından uygun bir karar verilmesi icabederken, bu yönlerden eksik inceleme, yersiz değerlendirme ve aksine düşüncelerle yazılı olduğu gibi hüküm kurulması doğru değildir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı ve karşı davacı taraf yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre 6.000.000 lira vekalet ücretinin davacı ve karşı davalıdan alınıp, davalı ve karşı davacıya verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.6.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.