 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E. 1992/6105
K. 1994/9658
T. 19.10.1994 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
KATILANIN (MÜDAHİLİN) DAVASINI ATİYE BIRAKMASI
TAPU KAYDININ YERİNDE UYGULANMASI
GERÇEK HAK SAHİBİNİN SAPTANMASI
ÖZET: Genel mahkemelerde uygulanan usul kurallarının Kadastro Mahkemesinde uygulanma olanağı bulunmadığı, bu nedenle katılanın davasını atiye bıraktığı yolundaki beyanına değer verilmeksizin, gerçek hak sahibini saptamak için dayandığı tapu kaydının keşif yapılarak gereği gibi yerine uygulanabilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunun 36. maddesi hükmünce işlem yapılıp sonucuna göre karar verilmelidir.
(3402 s. Kadastro K. m.14, 36)
Taraflar arasında, kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz İsteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasından 38 ada 53 parsel sayılı 13.360 m2 yüzölçümündeki taşınmaz davacı Bayram mirasçıları zilyetliğinde bulunmasına rağmen bir belge ibraz edemediğinden sözedilerek Hazine adına tesbit edilmiştir. İtirazı, komisyonca reddedilen davacı Muammer; vergi kaydına, satın almaya, miras hakkına ve zilyetliğe dayanarak dava açmıştır. Yargılama sırasında Abdülkadir, tapu kaydına dayanarak davaya katılmıştır. Mahkemece, katılanın talebinin reddine, davanın kabulüne, parselin tümü 4 pay kabul edilerek bir payının Seyde , bir payının Ramazan, bir payının Naciye, bir payının Muammer adına tesciline karar verilmiş; hüküm, müdahil Abdülkadir vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, kadastro tesbit gününde dava konusu taşınmaz üzerinde davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, katılan davacı Abdülkadir tapu kaydına dayanmıştır. Mahkemece yapılan keşifte dayanılan kaydın uygulaması yetersiz, uygulamaya ilişkin bilirkişi sözleri gerekçesizdir. Daha sonra katılan davacı, davasını atiye bıraktığını açıklamış ise de, kadastro davalarında davanın atiye bırakılması yolundaki genel mahkemelerde uygulanan usul kurallarının kadastro davalarında uygulama olanağı yoktur. Hal böyle olunca, katılan davacının dayandığı tapu kaydının yöntemi-ne uygun şekilde yerine uygulanması zorunludur. O halde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesindeki hükmü dikkate alınarak keşif giderlerinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi hususunda katılan davacıya makul bir önel verilmeli, verilen bu önel içerisinde keşif giderleri depo edildiği takdirde yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı yerel ve uzman bilirkişi aracılığı ile yeniden keşif ve uygulama yapılmalı, kayıtta tarif edilen sınır yerleri uzman bilirkişiye düzenlettirilecek haritada işaret ettirilmeli, bilinmeyen sınırlar yönünden katılan davacıya tanık gösterme imkanı tanınmalı, kaydın taşınmaza ait olup olmadığı duraksamasız belirlenmelidir. Keşif giderleri ön-görülen süre içerisinde yatırılmadığı takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesi hükmünce işlem yapılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu yönler gözardı edilerek yazılı şekilde hükmü kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA1 9.10.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|