 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E. 1992/1204
K. 1992/12050
T. 10.6.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
SİGORTACININ SORUMLULUĞU
RUCU DAVASI
ÖZET Sigorta ettirenin onayı ile sigortalı malı kullanan kimsenin kasıt dışında hata ve kusuru ile dava konusu mala zarar vermesi halinde dahi sigorta ettirene malın bedelini ödeyen sigortacının, zarara neden olan kişiye karşı rücu davasını açmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
(6762 s. TTK. m. 1278)
Davacı Ankara A.T. Sigorta Şti. ile davalı Muhiddin aralarındaki rücuan tazminat davasına dair, (Bursa 3. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 31.1.1991 günlü ve 1990/372-1991/82 sayılı hükmün onanması hakkında Dairece verilen 30.9.1991 günlü ve 1991/9401-9344 sayılı ilama karşı davalı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
TTK.nun 1278. maddesine göre, "mukavelede aksine hüküm olmadıkça sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin yahut fiillerinden hukuken me'sul bulundukları kimselerin kusurlarından doğan hasarları tazmin ile mükelleftir. Fakat hiç bir halde sigortacı sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin kasdından veya mukavelede yazılı değilse sigorta edilen malın ayıbından doğan hasarları tazmine mecbur olamaz".
Dosyada mevcut sigorta poliçesinin genel şartlar ile maddesinde, hangi hasarların sigorta kapsamına girdiği açıklandıktan sonra aynı genel şartların 4/e maddesinde aynen; (sigortalı veya efalinden sorumlu bulunduğu kimseler aracın bakım ve idaresi ile ilgili müsdahdemleri ve sigortalı aracın muhafaza edilmek, kullanılmak ve satılmak üzere tevdi olunduğu kimseler tarafından kasden ika olunan ziya ve hasarlarla ve bunlar tarafından sigortalı aracın çalınması veya kaçırılması sigortaya dahil değildir) hükmü yeralmaktadır. Buna göre, anılan bentte sayılan kimselerin kasıt olmaksızın sebebiyet verdikleri ziya ve hasarların sigorta teminatı dahilinde olduğunun kabulü gerekir. Yine, kasko sözleşmesinin genel şartlarına ilişkin 1. maddesinin (A) bendine göre, sigortalı araçta gerek hareket ve gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında vukua gelen çarpışma, çarpma, devirme, yuvarlanma gibi kazalardan ileri gelen ziyan ve hasarlar sigorta tazminatının kapsamı içine alınmıştır. "Sigortalının iradesi dışında" deyimi sigortalının veya aracı kullananın kusurlu hareketi anlamına değil, kazayı kasten ve isteyerek meydana getirmiş olması şeklinde yorumlamak icabeder. Aracı kullananın kendi hayatını da tehlikeye koyacak şekilde böyle bir kazayı kasden ve isteyerek hazırlaması ve yapması aklen ve mantıken uzak bir ihtimaldir. kaldı ki; yukarıda ile maddesinde sigortalı aracı kullanan kimsenin sıfatı yönünden herhangi bir ayırımı yapılmaksızın (... sigortalı veya aracı kullananın iradesi dışında harici ve ani tesirler neticesinde bir cisme çarpma, müsademe, devirme, yuvarlanma gibi kazalardan mütevellit ziya ve hasarlar) poliçe kapsamına giren hasar olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu iki madde hükmünün birlikte mütalaa edilmesi halinde sigorta ettirenin dışında kalan kişilerin sigortalı aracı kullandıkları sırada gayri kasdi olarak meydana getirdikleri hasarlardan sigorta şirketinin sorumlu olacağı sonucuna yarılır. Çünkü, kasko sigortasına sigorta ettirenin muvafakatı ile aracı kullanan kişinin eylemini sigorta ettirenin dışında mütalaa etmek ve bu kimseyi üçüncü kişi olarak kabul etmek olanağı da yoktur. Zira poliçe hükümleri böyle bir yorum yapılmasına müsait değildir. Aksine, poliçe genel şartları 1/A maddesinde sigortalıdan başka o aracı kullanan kişinin iradesi dışında meydana gelen hasarların dahi sigorta kapsamına dahil olduğu hususu açıklanmıştır.
Bundan ayrı olarak, sigorta genel şartlarının 3. maddesinde yazılı olup sigorta teminatı dışında bırakılan hallerden birinin varolduğu iddia ve ispat da edilmemiştir. Şu halde, sigorta şirketinin meydana gelen bu hasarlardan dolayı poliçe hükümleri dairesinde doğrudan doğruya sorumlu olacağı sigorta ettirenle onun dışında kalan kişiler arasında bir ayırım yapılmadığına göre, rücu hakkının da doğmayacağının kabulü gerekir. Poliçe hükümlerinin bu şekilde yorumlanması sigorta sözleşmesinin amacına olduğu kadar TTK.nun 1278. maddesi hükmüne de uygun düşeceğinden, mahkemece açıklanan bu esaslar gözözünde tutularak davacının yasal halefiyete ilişkin TTK.nun 1301. maddesinden yararlanamayacağının kabulü ile davanın reddine karar verilmek gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. Zira, yukarıdan beri yapılan açıklamaların ışığı altında davacı sigortacının (kasko sigorta) TTK.nun 1278. maddesi hükmü uyarınca sadece sigorta ettiren değil, sigortadan faydalanan kimsenin yahut eylemlerinden hukuken sorumlu oldukları kimselerin kusurlu davranışlarından kaynaklanan ve araçta meydana gelen hasar ve ziyanı da karşılamakla yükümlüdür. Bir başka anlatımla, sigorta ettirenin onayı ile sigortalı malı kullanan kimsenin kasıt dışında hata ve kusuru ile dava konusu mala zarar vermesi halinde dahi malın sigorta ettirene bedelini ödeyen sigortacının, zarara neden olan kişiye karşı rücu davasını açmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirir.
Bu nedenle, davalının karar düzeltme talebinin kabulüyle Dairemizin 30.9.1991 tarihli onama kararının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.6.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|