 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1990/2609
K: 1990/9339
T: 19.11.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde fazlaya ait hak saklı tutularak 165.000 lira ecrimisilin masraflarla birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş; hükmü, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, tarflara ortak muristen kalan 240 ve 247 parsel sayılı incir bahçelerinin, davalılarca işgal ve istifade edilip davacının yararlandırılmadığı iddiasıyla 1984-1988 yıllarına ilişkin olarak ecrinmisil istenmiştir.
Mahkemece, sözkonusu taşınmazların taraflara ortak muristen kaldığı ve dolayısıyle paydaş oldukları kabul edilerek intifadan men koşulunun gereçekleşmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar kural olarak, paydaşların birbirinden ecrimisil isteyebilmesi intifaden men koşulunun gerçekleşmiş olmasına bağlı ise de, bu kuralın bir takım istisnaları vardır. Örneğin ecrimisile konu edilen taşınmazın (meyve bahçesi gibi) doğal ürün veren, (dükkan gibi kira getiren) hukuksal semereli bir yer olması, ecrimisil isteyen paydaşını diğer paydaş veya paydaşlar aleyhine daha önce (ortak taşınmazın yalnızca onlar tarafından kullanılmasına rıza göstermediğine dair) elatmanın önlenmesi ve ecrimisil gibi davalar açmış bulunması taşınmazı kullanan davalı paydaş veya paydaşların, davacı paydaşın paydaşlığını inkar (başka bir anlatımla taşınmazın tamamında hak iddia) etmesi hallerinde intifaden men koşulu aranmaz, yada açılan önceki davanın dava dilekçesinin tebliği tarihinden sonrası için itifaden men koşulu gerçekleşmiş sayılır. Bu gibi durumlar dışında ise, intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususu, yemin dahil her türlü delille kanıtlanabilir.
Ecrimisile konu edilen taşınmazların, gerek kayden ve gerekse fiilen incir bahçesi oldukları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu nitelikleri itibariyle doğal ürün veren yerlerden sayılacaklarından intifaden men koşulu aranmak gerekir. Kaldı ki, davacı tarafından aynı davalılar aleyhine 20.10.1986 tarihinde açılan ve Ödemiş Sulh Hukuk Mahkemesi'nce 14.4.1987 gün ve 1627/617 sayı ile karar bağlanan izaleyi şuyu davasının dava dilekçesinde; davacının, kendisini davalıların bu taşınmazlara sokmadıklarına dair iddiası mevcut olmakla, o dava dilekçesinin davalılara tebliğ edildiği tarihten sonrası için davacı lehine intifaden men koşulu gerçekleşmiş sayılır. Öte yandan, bu davanın keşfinde bir kısım davalıların, anılan taşınmazlarda davacının payı veya ilgisi bulunmadığını öne sürmüş olmaları dahi onlar yönünden, intifaden men koşulunu kendiliğinden gerçekleştirir.
O halde; belirtilen ilkeler gözetilerek, özellikle sözkonusu taşınmazlardaki incir ağaçlarının (yalnızca davalı paydaşlarca dikilip yetiştirilmesi durumu müstesna olmak üzere) ortak muris tarafından yada tarflarca müştereken dikilip yetiriştirildiği belirlenirse, intifaden men koşulu aranmayacağından, diğer yönler (yani tarflar arasında düzenlenen ve anılan izaleyi şuyu davasının reddine ilişkin karara esas alınan 3.9.1970 tarihli sözleşmede yazılı bölüşme şekli ve bu sözleşmeye göre davacıya ayrılan taşınmaz bölümünün davalılarca işgal edilip edilmediğinin kesin olarak saptanması ve işgal bulunduğu takdirde bu bölüm için intifaden men aranmaksızın işgal süresi ve ecrimisil miktarı gibi hususlar) üzerinde durulması ve sonuçlarına göre bir karar verilmesi gerekirken, bu cihetin düşünülmeksizin yazılı şekilde davanın reddi doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin ödenen temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.11.1990 gününde oybirliği ile karar verildi.