 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1989/645
K: 1990/360
T: 25.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde, haksız eylem nedeniyle 150.000 lira tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davacının tavuklarının, davalının kasten zehirli buğday saçtığı taşınmazına girerek bunları yemeleri sonucu zehirlenip ölmesinden doğan zararın tazmini istenmiştir.
Davalı taraf ise, TCK.nun 521/son maddesine dayanarak ve davacının sözkonusu zarar miktarının da belli olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, sadece tanık anlatımlarına dayanılarak davanın aynen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemede dinlenen tanık anlatımlarından; davalının sebze ektiği sözkonusu taşınmazına, ekilen bu sebzeleri korumak için değil de, buraya giren kümes hayvanlarını öldürmek amacıyla zehirli buğday attığı ve davacının hayvanlarının da bunları yemeleri sonucu öldüğü anlaşılmaktadır.
Davalının böyle bir durumda, özellikle Borçlar Kanununun 57. maddesinde öngörülen diğer haklarını kullanması mümkün iken, o yola gitmeyerek (ve hakkın kötüye kullanılması sayılacak bir şekildeki) hayvanları zehirleyerek öldürme eylemi kendisin hukuksal sorumluluktan kurtaramaz. Zira, her hangi bir nedenle taşınmaza girmeleri mümkün olan insan ve hayvanların taşınmaza girmelerini önleyecek gerekli önlemleri almaksızın ve zehirli madde koyacağını gerekli şekilde etrafa duyurmaksızın taşınmazına, insanlar ve hayvanlar için tehlike arzeden, zehirli madde serpmesi, bundan doğan zarardan sorumluluğunu gerektirir kusurlu bir hareket olarak nitelendirilmek gerekir.
O halde; davacının anılan zararından, davalının sorumlu olacağı görüşü kısmen yerinde sayılır ise de, olayda davacının da karşı kusuru bulunup bulunmadığının ve ayrıca bu olay sonucu ölen tavuk sayısı ve bedeli konularının da usulünce tesbit edilmesi ve ortaya çıkacak sonuçlara uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu yönlerden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.1.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.