 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1989/5250
K: 1990/1575
T: 22.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde, haksız eylem nedeniyle 438.481 lira tazminatın masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, tahrip edilen sulama kanallarının tazmini istemiş, mahkemece su kanallarının kamulaştırma yapılmaksızın ve de onayı alınmaksızın davalının taşınmazından geçirilmesi nedeniyle, esasen elatmanın önlenmesi davası açma hakkına sahip bir kimsenin su kanalını bozmasının haksız eylem sayılmayacağı gerekçesi ile dava red edilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davaya konu edilen sulama kanallarının kamulaştırma yapılmadan davalının tapulu taşınmazından Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce geçirildikten sonra bütün yetki kullanım ve koruma hakkının davacı sulama kooperatifine devir edildiği ve bunların davalı tarafından zarara uğratıldığı hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Esas itibariyle mahkemenin de kabul ettiği üzere davalı, taşınmazına elatan kişiyi oradan men etme ve uğradığı zararı tazmin ettirme hakkına sahip bulunmaktadır. Fakat bu hak kural olarak başkasına zarar verilmesine asla cevaz veremez. Gerçekten de hiç bir kimse, hakkını korumak için başkasının mal varlığına karşı cebir ve şiddet kullanamaz. Zira artık zamanımızda hakların korunması ancak devlet organlarından, yani mahkemelerden ve icra dairelerinden istenebilir. Buna aykırı bir eylem objektif hukuk kurallarının her kişi için uyulmasını zorunlu kıldığı genel görevlere aykırı düşer.
Öte yandan, hiç bir haklı gerekçe olmadan bir başkasına zarar verilemeyeceği olgusu Borçlar Kanununun 41. maddesindeki düzenlemenin bir gereğidir. Aksi takdirde verilen zararın giderilmesi gerekir. Zira cevaz verici bir norm olmaksızın başkasına zarar verilmesi doğrudan doğruya hukuka aykırı bir haksız eylemden ibarettir. Mahkemenin buna aykırı görüşünün ise yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Öyle ise mahkemece, davalının yasal yollara başvurmadan ve hatta kanalın sahibine haber vermeksizin başkaca uygun önlemler dahi aranmaksızın bunlara zarar vermesi maddi olgusu haksız eylem sayılmalı, işin esasına girilmeli ve de doğacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.2.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.