 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1989/4321
K: 1990/370
T: 25.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde suya vaki elatmanın önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın bir kısım davalılar yönünden kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve bir kısım davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davacı köyün sulamada yararlandığı Cumalar deresine ve bu dereyi besleyen bazı kaynak sularına davalılar tarafından haksız elatıldığı öne sürülerek bu elatmaların önlenmesi istenmiştir.
Mahkemece, davalılardan Ali Yıldız, Ali Yıldırım ve Fahrettin Selek'in elattığı kaynakların çıktığı yerlerin, Sultanhisar İlçesi sınırları içinde kaldığıdan bahisle bunlar hakkında davanın yetki yönünden reddine karar verilmiştir.
Oysa; adları geçen davalıların elattıkları kaynakların çıkış yerleri, davanın görüldüğü Ödemiş İlçesi sınırları dışında ve Sultanhisar İlçesinin sınırları içinde kalsa bile, bu kaynakların akıp davacı köyün kullanımındaki (Ödemiş sınırları içerisinden geçen) Cumalar deresine karıştıkları cihetle ve davada, sözkonusu dereyi besledikleri iddiasıyla bu kaynak sularına elatmanın önlenmesi istendiğine göre, HUMK.nun 13. maddesinde (taşınmaz mallara ilişkin olarak) öngörülmüş bulunan kesin yetki kuralının bu olayda uygulanma yeri yoktur ve dolayısıyla onlar hakkındaki davayı görmeye de Ödemiş mahkemeleri yetkilidir.
Öte yandan; dava konusu yapılan Cumalar deresi ve kaynak sularının genel sulardan olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Genel sulardan ise herkes kadin ya da öncelikli kullanım haklarını engellememek koşuluyla faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Genel sulardan ise herkes kadim ya da öncelikli kullanım haklarını engellememek koşuluyla faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Kadim veya öncelikli yararlanım haklarının varlığı ve biçimi de ancak, davada çıkar ilişkisi bulunmayan tarafsız yerel bilirkişi ve tanık anlatımları ile belirlenir.
O halde, başka köy ve köylerden seçilecek yerel ve ayrıca uzman teknik bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılarak; öncelikle anılan dere ve bir kısım davalıların elattıkları kaynakların olaydan önceki kullanım şeklinin ve kadim ya da öncelikli yararlanım hakkının hangi tarafa ait olduğunun ve ondan sonra da bu kaynak sularının hortumla alınıp başka yere götürülmesi sonucu sözkonusu derede kalan suyun miktarının ve bu su ile öteden beri sulanan arazilerin alanlarının belirlenmesi ve deredeki suyun (sulanan bitki türleri de gözetilerek) bu arazilere yetip, yetmiyeceğinin ve yetersizlik durumunda ise kaynaklanan dere suyunu etkileme derecesinin kesin olarak saptanması ve ortaya çıkacak sonuçlara uygun bir karar verilmesi gerekirken bu yönlerde eksik inceleme ile ve (davacı köy halkından olmakla) çıkar ilişkisi bulunduğu varsayılan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulması ve yetkisizlik kararı verilmesi doğru değildir.
Ayrıca; haklarındaki davanın açılmamış sayılmasına karar verilen ve vekille temsil edilen davalılar İsmet Günay, Mehmet Aksal, Tahsin İmraz ve Ahmet Demirel yararına, dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesinin 8. maddesi uyarınca vekalet ücreti tayin edilmesi gerekirken, bu hususta bir karar verilmemiş ve yargılama giderlerinin, kabul ve red durumuna göre paylaştırılmamış olması da yasaya aykırıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25.1.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.