 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1988/8634
K: 1989/3069
T: 23.03.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde 180.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece; davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davalının dükkanının önüne konulan çuval içindeki tekel maddelerinin kaybolması üzerine, davacının açtığı bu dava davalıya ait ticarethaneye davalının izniyle konulan çuvalın teslim alınmasına rağmen korunmayarak kaybına ve davacının zarara uğramasına sebebiyet verildiği gerekçesiyle aynen kabul edilmiştir.
Dava dilekçesi, savunma ve şahit beyanlarına göre davacının, içerisinde 180.000 lira değerinde sigara bulunan çuvalı köye kalkacak otobüsün henüz saati gelmediği için her zaman yaptığı gibi bakkal dükkanı işleten davalının dükkanının önüne, davalının izni ve bilgisi altında bıraktığı, bir iki saat sonra çuvalı almaya geldiğinde çuvalın kaybolduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi davacı ile davalı arasında, Borçlar Kanununun 463. maddesinde tanımlanan vedia akti bulunmadığı gibi, davalı emanetçilik, yedieminlik ya da ardiyecilik yapan bir kişi de değildir. Tazmine konu edilen sigaralar, davalıya teslim edilmediği gibi işlettiği ve durumun gereği olarak kendisinin yönetim ve denetimi altında bulunan bakkal dükkanının içine de konulmamıştır.
Bu suretle, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin Borçlar Kanununun 386. maddesinin 2. fıkrası kapsamında olduğu ve davalının üstlendiği işi ücretsiz yaptığı dikkate alınarak genel hukuk kuralları ve hakkaniyet gereği sorumluluğunun daha az şiddetde takdir edilmesi lazımdır.
Bu durumda ve davalının söz konusu sigaraları herhangi bir ücret karşılığında emaneten teslim aldığı da iddia edilmediği gerçeği karşısında sigaraların kaybında davalının kastı veya kusurlu davranışı saptanmadan tazminata hükmedilemez.
Davalının içinde sigara bulunan çuvalın dükkanın önüne konulmasına muvafakat etmesi, onun dükkandaki meşgalesinin elverdiği ölçüde çuvalın başkası tarafından alınmasına dikkat edeceği anlamına gelir. Olay gününün Edirne'nin pazarına rastlaması nedeniyle şehrin kalabalık ve alış verişin yoğun olduğu dikkate alındığında, davalının bu konuda gösterebileceği ihtimamın yeterli olmayacağı, bu durumunda, davacı tarafından bilinmesi gerektiği sonucuna varılmalıdır. Davacı, bu hususları dikkate almadan içinde 180.000 liralık mal bulunan çuvalı dükkanın dışına bırakmakla zararın vukuuna sebebiyet vermiştir. Ayrıca davalının, insani bir tutumla, davacıya yardımcı olmak amacıyla ve bir cemile anlayışı ile çuvalın dükkanın önüne konulmasına razı olduğu hususunun da dikkate alınması gerekir.
Bütün bu nedenlerle, Borçlar Kanununun 44. maddesi dikkate alınarak mahkemece, zarar ve ziyan miktarının tenkisi yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edilmesi hususları düşünülüp tartışılmadan kararda yazılı olduğu şekilde davanın aynen kabulü doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğine BOZULMASINA ve peşin ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.3.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.