 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1988/6452
K: 1989/1391
T: 07.02.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde 249.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı Nihal vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalılardan Atiye'nin diğer davalı taşınmaz sahibi olan Nihal'e vekaleten kendisine aylık 25.000 liradan bir yer kiralayıp anahtarı teslim etmesine rağmen bilahare bu yerin kendisinin eşyalarını almak üzere Şereflikoçhisar'a gittiği bir sırada üçüncü bir kişiye mal sahibi tarafından yeniden kiralanarak teslim edilmesi nedeniyle mecura taşınamadığını ve aylık 40.000 liradan yeni bir konut kiralamak zorunda kaldığını ileri sürüp depozito ücreti, peşin kira, komisyoncuya ödenen gider ile her iki sözleşmedeki kira farkı bulunan 15.000 liranın bir yıllık tutarı ki toplam olarak 249.000 liranın her iki davalıya ödetilmesine karar verilmesini istemiş, mahkemece iddia sabit görülerek her iki davalı da akdi ilişkinin tarafları olmaları gerekçesiyle 249.000 liranın davalılardan müteselsilen tahsili cihetine gidilmiş, hüküm davalılardan sözleşmeyi vekil olarak imzalayan Nihal vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kira sözleşmesi, asıl taşınmaz sahibi olan "Atiye" adı yazıldıktan sonra onun temsil edildiğini belirtmek için "Y" harfi konularak imzalanmış olduğu ve imzalı sözleşme örneğinin kiracı davacıya verildiği anlaşıldığına göre imza sahibi davalının Atiye adına ve onu temsilen hareket edip bu durumun davacı tarafından bilinip kabullenildiğinde duraksamaya yer olmamak gerekir. Nitekim dava dilekçesinde davacı da, davalı Nihal"in ...Atiye adına hareket (Vekaleten) ederek..." kira sözleşmesini imzaladığını açıkca kabul etmiştir.
Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip bir kimse herhangi bir hukuksal işlemi bizzat yada iradi temsilcisi aracılığı ile yapabilir. Fakat icra edilen hukuksal işlem bunu yapan mümessile değil, temsil olunana ait olmak gerekir. Zira yapılan işlemin tarafı, doğrudan doğruya temsil olunan kişidir. Nitekim BK.nun 32. maddesine göre yetkili bir temsilci tarafından diğer bir kimse adına yapılan sözleşmeden doğan haklar ve borçlar doğrudan doğruya temsil edilene geçer. Sözleşmeyi davalılardan Nihal adına imzalayan diğer davalı Atiye'nin yetkisiz temsilci olduğu iddia ve isbat edilmediğine göre kira sözleşmesinin hüküm ve sonuçlarının temsil olunanın hukuk alanında meydana geldiğini kabulü ve böylece kiralayan olduğunun kabulü gerekir.
BK.nun 249/1. maddesine göre kiralayan, kiralananı sözleşmenin amacına uygun surette kullanmaya elverişli bir şekilde teslim ve kira süresince de şeyi bu halde tutmaya mecburdur. Bu durum karşısında öncelikle kiralayan kiralanan şeyi kiracıya teslim ile yükümlü bulunmaktadır. Aksi takdirde kiracı, kiralayandan kiralanan yerin teslimini ve teslim edilmemesinden doğan zararının tazmini isteyebilir. Nitekim yerel mahkemenin kiralayanı mahkum etmesi bu nedenle doğrudur. Ne var ki hükmolunan tazminat miktarından diğer davalı temsilcinin de müteselsilen sorumlu tutulması doğru görülmemiştir. Zira, BK.nun 141. maddesine göre teselsül, kanundan veya sözleşmeden doğar. Dosya kapsamında bulunan kira sözleşmesinde bu yönde bir hüküm olmadığı gibi bu olay ile ilgili olarak temsilcinin müteselsil sorumluluğuna ilişkin bir yasa hükmü de bulunmamaktadır.
Mahkemece temsilci hakkında açılan davanın reddi gerekirken yukarıdaki ilkelere aykırı olarak ve temsilciyi sözleşmenin tarafı olduğuna dair yanılgılı değerlendirmesi sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 7.2.1989 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Ceza dosyasındaki davalıların çelişkili savunmalardan ve delillerden , davacının maruz kaldığı hukuka aykırı bu somut olaydan davalılar arasında müteselsil sorumluluğunbulunduğu anlmaşılmaktadır. Olay BK.nun 50. maddesine değinmektedir. Tazminatın müteselsilen her iki davalıdan tahsiline kabul ile yerel mahkeme tarafından tesis edilen karar doğrudur. Hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan çoğunluğun bozma kararına katılamıyoruz.