 |
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E: 1988/10642
K: 1989/3447
T: 04.04.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde 2.000.000 lira eşya yada bedeli faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Karşı dava ile de 1.600.000 lira tazminat talep edilmiş, mahkemece asıl davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığı karşı davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : 1 - Medeni Kanunun 85. maddesi hükmüne göre manevi tazminata hükmedilebilmesi için, davacının nişanın bozulmasında kusurlu olmaması yanında ayrıca fahiş bir surette zarar uğramış bulunması gerekir. Bu maddede öngörülen tazminat, manevi tazminatın özel bir türü olup, yalnız nişalılar arasında geçerlidir. Çünkü, burada karşı tarafın nişanın bozulmasında bir kusuru olup olmadığı aranmaz. Davacının kusurlu olmaması yeterli olup, karşı tarafın kusurlu olup olmadığının önemi yoktur. Bu nedenledir ki kanun koyucu nişanlılar arasında manevi tazminata hükmedilebilmesi için davacının fahiş bir suretle zarara koşullar, Medeni Kanunun 24 ve Borçlar Kanununun 49. maddelerindeki manevi tazminat için öngörülen koşullardan farklıdır.
Bir nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali, manevi tazminata esas alınamaz. Çünkü kanun haklı olarak fahiş zarardan söz etmektedir. Bu fahiş zararın somut olay ve nedenlere dayanılarak isbat edilmesi gerekir. Yargıtay uygulamasında nişanlı kızın iğfal edilmesinde, mutat nişanlılık münasebetleri ötesinde çok samimi bir suretle devam eden ilişkiden sonra ya da taraflardan birinin diğeri hakkında iffet, namus veya sağlık bakımından yakışık almayan dedikodular çıkarması sebebiyle nişanın bozulması gibi durumlar, nişanlıların evlenme şansını azaltacağı için fahiş zarar sayılmıştır. Ayrıca davacı nişanlıya veya yakınlarına karşı ağır bir suç işlenmesi, nişanın devamı sırasında başkaları ile aşırı samimi ilişkilerin kurulması, kaçma veya kız kaçırmalar, davacının evlenmenin gerçekleşeceği inancıyla ev tutup döşemesine veya nikah davetiyelerinin gerçekleşeceği inancıyla ev tutup döşemesine veya nikah davetiyelerinin dağıtılmış olmasına rağmen nişanın bozulması gibi nedenler, fahiş zararın varlığına delalet eden olaylar olarak kabul edilmiştir.
Mahkemece kabul ile sonuçlanan karşılık davaya ait 4.9.1987 tarihli dilekçede yukarda sözü edilen olaylardan veya benzerlerinden söz edilmeksizin, sadece nişanın bozulmasından ötürü duyulan üzüntü ve nişanlıların ayrılmışlığının çevrede yaratacağı olumsuz etkilerden bahisle manevi tazminat istenmiştir.
Yargılama sırasında, dinlenen şahit beyanlarında ve imzasız mektuplarda yer alan ve davacı nişanlı kızın hafif sayılabilecek tutum ve davranışı hakkındaki görüş ve ithamları içeren hususların davalı nişanlı erkekten kaynaklanmadığı, esasen bunların dava dilekçesinde de yer almadığı dikkate alındığında, mahkemece manevi tazminata esas alınan durumun, nişanın bozulması sebebiyle davacı kızın ileride iyi bir evlilik yapamayacağı konusundaki varsayım olduğu anlaşılmaktadır. Oysa yukarıda belirtildiği üzere muhtemel sonuç ne olursa olsun, nişanın mücerret bozulmuş olması manevi tazminatta hükmedilmesine yeterli değildir.
Bir kere nişanlandıktan sonra tazminat ödeme tehdidi altında bulundurma suretiyle, evlenmeyi taraflar için zorunlu hale getirebilecek bir manevi tazminat uygulanmasından sakınmak, ancak kanun maddesinde de sözü edildiği üzere, "şahsen fahiş bir zararın" vukuunda da buna hükmetmek gerekir.
Yukardaki hususlar dikkate alınmadan manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
2 - Manevi tazminat isteminin reddedilen bölümü üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 11. maddesi uyarınca maktu ücreti aşmayacak bir ücrete hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi, temyiz eden aleyhine bozma nedeni sayılmamış ise de, nişan hediyelerin iadesi hususlarında davacı ve karşılık davalı tarafından açılan dava; karşı tarafça kabul edildiği dikkate alınarak, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi uyarınca avukatlık ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekirken bu konuda bir karar verilmemesi de yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 4.4.1989 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Genç bir kız olan davacı ilk defa davalı ile nişanlanmış, birbuçuk yıldan fazla bu nişanlık devam etmiş, bu süre içerisinde birbirinin evine gidip gelmişler, samimi görüşmeler olmuş düğün hazırlıkları son safhaya gelmiş iken
davalı nişanı haksız yere bozmuştur.
Olay küçük bir köyde geçmiş ve terkedilen nişanlı kızı çevrede küçük düşürücü dedikodulara davalı taraf sebebiyet vermiş, onun itibarı önemli derecede kırılmıştır.
Bu durum terk edilen nişanlı kızın karşı taraftan manevi tazminat istemeye hakkı vardır. Mahkemenin manevi tazminata hükmetmesi MK'nun 85 ve BK'nun 49. maddesine uygun bulunduğundan kararın onanması görüşünde olduğum için çoğunluğun bozmasına katılmıyorum.