 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 2005/2135
K: 2005/4785
T: 28.03.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı M..... Çetin tarafından 20.03.2001 tarihinde H..... Bozkurt aleyhine açılan davada, 1997 yılında davalının oğlu Veysi ile gayri resmi olarak evlenmesinden itibaren yaklaşık bir yıl sonra hamile iken Veysi'nin vefat ettiği, onun ölümünden kısa bir süre sonra müşterek çocukları Sibel'in doğduğu ileri sürülerek adı geçen küçüğün nesebinin tashihine karar verilmesinin talep edildiği, yargılama sırasında V.... Bozkurt'un mirasçılarının da davaya dahil edildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
02.05.1960 gün ve 5/8 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde ve 07.11.1962 gün ve 2/79-55 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında değinildiği gibi dava ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerine göre, annenin evlilik dışı doğan çocuğunun üzerinde velayet hakkı bulunmamaktadır.
Aynı Kanunun 374. maddesi uyarınca velayet altında bulunmayan her küçüğe bir vasi atanması gerekmektedir. Küçük velayet altında bulunsa dahi 376. madde uyarınca bir işte kanuni mümessilin menfaati ile küçüğün menfaati birbirine zıt olursa, ananın her zaman çocuğun yararına davranmayabileceği ihtimali gözetilerek anadan başka bir kişi tarafından çocuğun korunması amacıyla kayyım tayin edilmesi gerekmektedir.
Yine, 743 Sayılı Kanunun 298. maddesinde "Mahkeme, evlilik haricinde bir doğumdan haberdar olduğu veya böyle bir gebelik ana tarafından kendisine haber verildiği takdirde; çocuğun menfaatini siyanet etmek üzere, hemen bir kayyım tayin eder" hükmü mevcuttur.
Açıklanan yasal düzenlemelere göre mahkemece, küçük için kayyım tayin edilmesi, davaya katılmasına imkan hazırlanması, davaya katıldığı ve delil gösterdiği takdirde onun da delillerinin toplanması, bütün delillerin birlikte tartışılıp sonucuna göre hüküm tesis olunması gerekirken bu hususlar gözetilmeden eksik hasım ve eksik inceleme ile karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Diğer taraftan; 1587 Sayılı Nüfus Kanununa göre evlenme, doğum ve ölüm olaylarını siciline işleme görevi Nüfus İdaresine aittir. Aynı Kanunun 20. maddesi uyarınca evlilik dışında doğmuş çocuk, anasının aile kütüğüne, ananın soyadı ve onun bildireceği baba adı ile yazılır.
Mahkemece, davacının kızı Sibel'in babasının V..... Bozkurt olduğunun tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, idareyi işlem yapmaya zorlayacak şekilde baba hanesine kaydedilmesine karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.