 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 2004/1034
K: 2004/1881
T: 19.2.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : İki tarafın boşanma davası da kabul edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının koca tarafından açılan boşanma davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Kadının karşı boşanma davasına yönelik temyiz itirazına gelince; Boşanmaya sebep olan olaylarda kocasını evden kovan ve hakaret eden davalı-davacı kadın tam kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK.md.166/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön temyiz edilmediğinden, bozma yapılmamış yanılgıya işaret edinilmekle yetinilmiştir.
3-Boşanma davası içerisinde istenen nafaka talepleri harca tabi değildir. Bu husus nazara alınmadan bir yıllık nafaka üzerinden karar harcı alınması ve vekalet ücreti verilmesi doğru değil ise de bu yönden davacı kocanın temyizi bulunmadığından bozma sebebi yapılmamış ancak yanılgıya işaret edilmekle yetinilmiştir.
4-Boşanma davası içerisinde Türk Medeni Kanunun 174/2.maddesi uyarınca istenilen manevi tazminat boşanmanın eki niteliğinde olup, bu taleplerin reddi veya kabulü halinde vekalet ücreti verilemeyeceği nazara alınmadan reddedilen manevi tazminat için koca yararına vekalet ücreti takdiri doğru değildir.
5-Davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası isteği yönünden olumlu-olumsuz karar verilmemesi de bozma nedenidir.
6-Davalı-karşı davacı kadının talep ettiği ziynet ve çeyiz eşyaları boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Kadın karşı davasında başvurma harcını yatırmıştır. Ziynet ve çeyiz eşyalarının değerleri açıklattırılıp eksik nisbi harç alınmadan ( Harçlar Kanunu 30-32.md. ) yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyize konu kararın 4, 5, 6. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin ise 1. bentteki nedenlerle ONANMASINA, 2. ve 3. bentlerde yazılı yanlışlıklara işaret edilmekle yetinilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 19.02.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.