 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 2003/8078
K: 2003/11922
T: 23.09.2003 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün taraflar tebligata rağmen gelmediler. İşin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
4722 sayılı kanunun 1.maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı
Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.
1 -Davalının harcı yatınlmış usulüne uygun açılmış davası ve, karşı davası bulunmadığı halde kesin hüküm oluşturacak şekilde ziynet eşyalan yönünden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2-Geçimsizlikde karısını sık sık döverek müşterek konuttan ayrılmasına neden olan koca tam kusurludur.Kaldı ki davacı dava dilekçesinde eşinin eve dönmesi için ısrarda bulunduğunu (affettiğini) beyanda etmiştir. Terkten açılmış davada.yoktur.
# Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 34 .maddesinin eski şeklinde [ifadesinde] şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası,ilke [unsur] olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan yada, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de, söz konusu 134.maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" [3444 sayılı kanunun Hükümet tasaRIsı 4. madde gerekçesi] İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun, Medeni Kanunun l34.maddesini değiştirirken, kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş; kusur yerine evlilik birliğinin ananlmaz bir biçimde sarsıl masına önem vermiş, özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
#Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmernek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
#Öyle ise Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşan maya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(M.K.134/2) .
#Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
3- 4787 Sayılı Aile wlahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK.md. 118-494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici ı. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahJ<emesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
SONUÇ: Temyize konu hükmün yukarıda gösterilen nedenlerle ı. ve 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 23.09.2003 sa.
|