 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/9032
Karar No : 1997/1071
Tarih : 06.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekte, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR: Medeni Kanunun 507. maddesinde murisin hangi sağlar arası tasarrufları hakkında tenkis istenebileceği açıklanmıştır. Bu maddenin 4. fıkrasındaki şartlar, kesin bir biçimde ispatlanmadıkça murisin yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez. Ölünceye kadar bakma akti, niteliği itibarıyla güvence sağlıyan bir akittir. Bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca olaşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsurda bu yöndür.
Borçlar Kanununun 511. maddesi, bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Aksi kararlaştırılmadıkça aktin, bakım alacaklısına sağladığı menfeatler sosyal duruma uygun ikamet, beslenme ve giyinme, görüp gözetme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. (B.K. 514). Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Hayatın idamesi için gerekli asgari şartları sağlayacak nafakaya borçlu olabilecek kimse ile ölünceye kadar bakma aktı yapmayı engelleyen bir kanun hükmü yoktur.
Kaldı ki bu aktin hedefi nafaka veya ahlaki görevleri kadar bir maddi destek elde etmek değil, tarafların bilhassa bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir. Bu sebeplerle mirascı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma aktının in'ikadı sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu aktin mahfuz hisse kurallarını bertaraf maksadına matuf olduğunu kabule yeterli değildir.
Murisin tek parça taşınmazını davalıya vermesinin bakıma muhtaç olmasından ileri geldiği anlaşılmış olup, ve saklı paya tecavüz kastı ispat edilmemiştir.
Sözleşmenin mahfuz hisse kurallarını bertarafa yönelik olduğu yönünde başka bir delil yokken tenkise karar verilmesi doğru bulunmamıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.3.1988 günlü ve 814-24/ sayılı kararı).
SONUÇ: Davalının temyiz itirazının bu sebeple kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 6.10.197 tarihinde karar verildi.