 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/4971
Karar No : 1997/4953
Tarih : 08.05.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Yukarıda tarihi, numarası, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; Dairenin 14.2.1996 gün ve 1168-1521 sayılı ilamiyle bozulmasına karar verilmişti. Adı geçen Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Medeni Kanunumuzun hükümlerine göre küçüklerin ve mal varlıklarının bakım ve korunmalarını sağlamak için onların malları ve şahısları üzerinde ana-babanın sahip oldukları görevlerin ve hakların hepsine birden velayet denmektedir. Velayet sadece ana ve babaya tanınmış bir iktidardır. Vesayet vasi ile Sulh ve Asliye Mahkemesi'nin oluşturduğu bir teşkilattır. Velayette veli ile velayet altında olan ya da velayet altına konulan arasında karşılıklı yardım ve şefakat ile beraber velinin velayet altındaki kimsenin iaşesi ve bakımı yükümlülüğü vardır. Kanunun öngördüğü bütün hallerde (MK. 262/2, 269, 298, 369, 311 maddeleri) olduğu gibi mahkemece velayet kurulmuş ise veli ile velayet altındaki kişi arasındaki ilişkiler ve velinin yetkileri bazı ayrık durumlar dışında Medeni Kanunun 7. bab 5. faslındaki hükümlere göre yürütülecektir. Farklı hal ise velayet altındaki şahsın yaşına ve belli bir sıfatı kazanmasına bağlı olan durumlardır. Örneğin ana-baba, çocuğun malları üzerinde çocuğun rüştüne kadar intifa hakları vardır (M.K. md. 280). Tabii ki evlat rüştünü ikmal etmiş ise ana-babanın intifa hakkı sona erecek evlat hacri sebebiyle tekrar velayet altına konmuşsa intifa hakkı avdet etmeyecektir. Velayet altındaki küçük reşit olunca velayetten kendiğilinden çıkar. Hacredilen reşit evlat ise hacir sebeplerinin sona ermesi ile velayetten çıkacaktır. Bunlara karşı reşit evlat hacredilip velayet altına konduğunda da hakimin müdahalesi Medeni Kanunun 272, 274 ve 285 maddeleri uyarınca olacaktır.
Her ne kadar veli hacredilenin mallarını yansıtırken vasi gibi hakim iznine muhtaç değilse de yukarıda işaret edildiği gibi tamamen sorumsuz değildir. Çocuğun gelirini evvel emirde çocuğa harcayacak (M.K. md. 981) hacir sebebiyle evlat velayet altına konduğundan, veli çocuğun emvalinden intifa edemeycektir. Toplanan delillere göre hacredilen evlat evli çocukludur. Mahcurun geliri olarak sigorta kurumundan bağlanan aylığı ve taşınmazları vardır. Mahcurun gelirin eşine ve çocuğuna ve kendisine harcanmadığı iddialarına karşı davalı şartlarını ispatlayamamıştır. Davacı tanıkları davalının, hacredilmiş evladının gelirini onların ihtiyacı olan için harcamadığını ifade etmişlerdir. O halde vasinin azli olarak açılan davayı kamu düzeni ile ilgili olmakla velayetin nezi olarak da incelemek ve değerlendirmek gerekir. Tüm dosya kapsamına göre Medeni Kanunun 274. maddesine göre velayetin nezine karar vermek gerekir. Bu yön gözetilmeden vasinin azli davasının reddi biçiminde verilen karar usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenle davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne Dairemizin 14.2.1996 tarih 1168-1521 sayılı bozma kararının kaldırılmasına hükmün gösterilen gerekçe ile BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 8.5.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.