 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E : 1997/13419
Karar No : 1997/616
T : 17.01.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı, miras bırakanı Ekrem tarafından vasiyetname ile lehine tesisi edilen sükna hakkının tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Vasiyet tenfizi diye adlandırılan davalar; bir ayni hakkın tesisi için değil, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tesbiti içindir.
Medeni Kanunun 539. maddesi uyarınca, mirasın açılmasıyla terekeye sahip olma hakkı, sadece mirasçılara tanınmıştır. Vasiyetname ile mirasçı nasb edilenler haklarına, yasal mirasçılar ve öncelikli tasarruf ile yararlarına teberru yapılmış olanlarca bir itirazda bulunulmadığının anlaşılması halinde, vasiyetnamenin tebliğinden itibaren 1 ay geçtikten sonra mirasçılık sıfatları hakkında belge verilmesini Sulh Hakiminden isteyebilirler. (MK. 538) Vasiyetname ile verilen hakka tasarrufu sağlayacak olan, Sulh Hakiminin
vereceği mirasçılık belgesidir.
Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin durumu ise daha farklıdır. Medeni Kanunun 541. maddesi gereğince belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa, yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir.
İncelenen dosyadan, davacının vasiyetnamenin öncelikle infazını istediği anlaşılmaktadır. Kendisine muayyen mal vasiyet edilen kişi durumunda bulunduğundan, izleyeceği yol, Medeni Kanunun 541. maddesi uyarınca, bu malın teslimini yasal veya seçilmiş mirasçılardan veya tenfiz memuru varsa ondan istemek, bunların teslimden kaçınmaları ve üstün bir hak iddia etmeleri halinde, onlara karşı istihkak davası açmaktan ibarettir.
İstihkak davalarında ise görevli mahkemeyi, davanın konusunu oluşturan malın değeri belirler.
Ancak, dayanılan olayları bildirmek taraflara, hukuki niteleme ise hakime aittir. Davacının isteği, vasiyete konu taşınmazda lehine tesis edilen sükna hakkının tapuda adına kayıt ve tescil edilmesine ilişkindir. Bu nedenle müddeabihin değerinin tespit edilerek, öncelikle görev yönünden bir karar verilmesi gerekirken, bu hususa riayet edilmemesi usul ve yasaya aykırı
görülmüştür.
SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA oybirliğiyle karar verildi.