 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/1763
Karar No : 1996/2367
Tarih : 11.3.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- HASIMSIZ SONUÇLANDIRILAN ANCAK HASIMLI GÖRÜLMESİ GEREKEN YABANCI MAHKEME KARARINI TANIMA DAVASI ( İadei Muhakeme Yoluna Gidilebilmesi )
- İADEİ MUHAKEME ( Hasımlı Görülmesi Gerekirken Hasımsız Görülüp Karara Bağlanan Yabancı Mahkeme Kararının Tanınması Davası )
- YABANCI MAHKEME KARARININ TANINMASI DAVASI ( Hasımlı Görülmesi Gereği - Hasımsız Görülmesi Halinde İadei Muhakeme )
- TANIMA DAVASININ HASIMLI GÖRÜLMESİ MECBURİYETİ VE HASIMSIZ VERİLEN KARARIN İADEİ MUHAKEMEYE KONU EDİLEBİLMESİ ( Yabancı Mahkeme Kararının Tanınması )
1086/m.73,445/7,448/8
2675/m.38, 42
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Hollanda kraliyet mahkemesince verilen boşanma kararı Trabzon 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin hasımsız olarak verdiği 11/11/1992 gün 475/493 sayılı kararıyla tanınmış ve nüfusta yerine getirilmiş davalı koca bunun üzerine yeniden evlenmiştir.
Davacı, usul hükümlerine aykırı olarak alınan tanıma kararının iptalini istemiş mahkeme bu isteği red etmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/7.maddesi karşı tarafın hile kullanmasını yargılamanın iadesi nedeni saymıştır.
Buradaki hilenin genel anlamda tanımlanan hileden daha geniş bir çerçevede yorumlanması gerekir. O halde "Borçlar Kanununda düzenlenen hilenin unsurlarına bağlı kalmaksızın Hakimin ne gibi ifade ve eylemlerin yargılamanın yenilenmesini gerekli kılacağını taktir etmesi gerekir" ( Bak. Prof. Dr. Baki Kuru HUMK. ct.4 sh. 3625 )
Hasımlı olması gereken tanıma davasının hasımsız açılması sonucu davacının yargılama dışında tutularak hüküm alınması da belirtilen geniş yorum sonucu taraf hilesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Davaya bakan hakimin görevi gereği bu eksikliği gidermeden hüküm kurması kullanılan hilenin varlığını etkilemez.
Diğer yönden aynı yasanın ( HUMK. 448/8. ) maddesi "vekil veya mümessil olmayan kişiler huzuru ile davanın görülmüş olması da yargılamanın yenilenme nedenidir. Burada da amaç kendisini mahkemede usulüne uygun olarak temsil ettiremeyen kişi aleyhinde verilip kesinleşen hükümlerin yeniden incelenmesi yanılgıların düzeltilmesini sağlamaktır.
Yasal kurallara uygun olmayan temsil yargılamanın iadesi nedeni olacağına göre hiç temsil edilememe ve yargılama dışında tutulmak suretiyle yoklukta hüküm alma da yargılamanın iadesi nedeni sayılabilmelidir.
Çekişmesiz yargıda yargılamanın hasımsız olması yasa gereğidir. Hasıma yöneltilmesi gereken davanın hasımsız açılıp sonuçlandırılmış olması da çekişmesiz yargıya ait kuralların uygulanmasını gerektirmez. Zira çekişmesiz yargıyla verilen kararlar maddi anlamda kesinleşmediğinden yargılamanın iadesine konu oluşturmazlar.
O halde belirtilen maddi olguların yargılamanın iadesi nedeni olarak değerlendirilmesi, ilamın iptali istemi için yargılamanın iadesi isteğinin de bulunduğunun kabul edilerek delillerin bu çerçeve içinde değerlendirilip sonucuna uygun hüküm kurulması yerine, yazılı gerekçelerle davanın reddedilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine sebebinde oyçokluğu bozmada oybirliğiyle karar verildi.11/03/1996
MUHALEFET ŞERHİ
2675 sayılı kanunun 42. maddesi uyarınca yabancı mahkeme kararının tanınması yolundaki isteklerin incelenmesi de tenfiz isteminde olduğu gibidir. Şu halde aynı kanun 38, 36 ve 39. maddesi uyarınca davanın yabancı ilamın tarafları arasında incelenmesi gerekir. Öte yandan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73. maddesi uyarınca kanunun açıkça gösterdiği istisnalar dışında ihtilafın tarafları veya ilgilileri hakim tarafından istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet edilmedikçe karar verilemez. Açıklandığı üzere bu davanın davacısı hasım gösterilmeden, mahkemece kendisine bir tebligat ve çağrı gönderilmeden oluşturulan tanıma kararı davalı hakkında bir sonuç doğurmaz. Usulüne uygun oluşmayan mahkeme kararına istinaden nüfus sicilinde yapılan değişikliklerin eski haline getirilmesini davacının istemesinde bir yanlışlık yoktur. Hatta bu isteğin kabul edilebilmesi için usulsüz oluşan mahkeme kararının iptali de gerekmez. O kararın davacı yönünden lüzum ifade etmediği tesbit edilerek kayıtlar düzeltilir.
Sayın çoğunluğun bu kararı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445. maddesinde yer alan maddi ve şekli hukuk yönünden kesinleşmiş ilamlardan telakki etmesine katılmak mümkün değildir. Davacı o ilamın tarafı veya tarafın halefi durumunda olmadığından aynı kanunun 446. maddesi uyarınca muhakemenin iadesini de isteyemez. Kanunlara uygun olarak taraf teşkili yapılmadan alınan ilamlara karşı müracaat yolunu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445 ve müteakip maddelerinde düzenlenen yargılamanın iadesinin dar kalıplarına sıkıştırmak, hak düşürücü sürelere bağlamak hakkaniyet kuralları ille de bağdaşmaz.
Davanın kabulü ile nüfus kayıtlarının tarafların evliliği bakımından eski haline getirilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddi doğru olmayıp, kararın açıkladığım sebeple bozulması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun gerekçesine katılmıyorum.