 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E. 1995/4314
K. 1995/5093
T. 25.4.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
VERASET
YABANCI UYRUKLULARIN MİRASÇILIĞI
MÜTEKABİLİYET ESASI
KARAR ÖZETİ: Miras, ölümle açılır ve ehil olmayanlardan başka herkes kanuni mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse olabilir. Mirasçı olabilmek için, murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak lazımdır. Buradaki ehliyet, MKnun 8. maddesinde kurala bağlanan hak ehliyeti olup, ancak kanunların müsaade ettiği oranda sonuç doğurur. Yabancıların mirasçılığı ise, mütekabiliyet şartına -bağlı olmakla; Türk uyruklu olmayan bir yabancının bir Türk Vatandaşına mirasçı olabilmesi için, söz konusu yabancının memleketinde kendi vatandaşlarına bir Türk 'ün mirasçı olabileceğinin kabul edilmiş olması zorunludur. Buna göre; Türk uyruklu murisin ölüm tarihinde, gayri menkullerde mirasçılık yönünden Türkiye ile mütekabiliyet anlaşması bulunmayan bir devletin vatandaşı oldukları ve Türk Vatandaşlığını mirasın açılmasından sonra kazandıkları anlaşılan davacıların, gayri menkullere dahi mirasçı olabilecekleri yolunda hüküm kurulması doğru değildir.
(743 s. MK. m. 8,517,519,522)
(2644 s. Tapu K. m. 35)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacının murisi olduğunu iddia ettiği Cemal'in, Bulgaristan'dan Türkiye'ye geldikten sonra 29.4.1 978'de Türk Vatandaşı olarak öldüğü nüfus kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Davacı ve kardeşi Sevinç ise, babaları ile birlikte Türkiye'ye gelmemişler, babalarının ölümünden sonra Türkiye'ye gelmiş ve Türk Vatandaşlığına geçmişlerdir. Taraflar arasındaki ihtilaf,' Türk Vatandaşı olarak ölen kişiye, mirasın açıldığı tarihte Bulgar Vatandaşı olan kızlarının mirasçı olup olamayacağı noktasındadır.
Müteveffa ile davacı ve kardeşi,' mirasın. açıldığı tarihte ayrı ayrı devletlerin tabiiyetinde bulunduğu için, uyuşmazlığın çözümünde Devletler Hususi Hukuku ile ilgili kuralların uygulanması lazımdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin benimsediği, kaza? ve ilmi içtihatların da teyit eylediği sisteme göre, Bir Türk Vatandaşına, Türk uyruklu olmayan yabancının mirasçı olabilmesi için o kimsenin memleketinde, kendi vatandaşlarına bir Türk'ün mirasçı olabileceğinin kabul edilmiş olması gerekir (2675 sayılı Kanun 22; 2644 sayılı Tapu Kanunu 35).
Türk Yabancılar Hukukunun kuralları ırk esasına göre değil, vatandaşlık esasına göre düzenlenmiştir. Davacının ve kardeşinin Türk soylu olması kuralın uygulanması bakımından sonuca etkili olamayacağı gibi (Y.HGK.nun 10.2.1993 tarihli, 717-39 sayılı kararı 16.6.1989 tarihinde, yürürlüğe giren 3583 sayılı, Kanunla 2510 sayılı Kanuna eklenen ek 33. maddenin de olayla. bir ilgisi yoktur. Miras, 29.4.1978 tarihinde açılmış olup, söz konusu kanun daha sonra yürürlüğe girmiştir,
"Miras, ölüm ile açılır" (MK. 517). "Ehil olmayanlardan başka herkes kanuni mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse olabilir" (MK. 519). "Mirasçı olabilmek için murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak lazımdır" (MK. 522). Buradaki ehliyet, Medeni Kanunun 8. maddesinde kurala bağlanan hak ehliyeti olup, ancak kanunların müsaade ettiği nisbette sonuç doğurur. Şu halde, bir kimsenin mirasçı olabilmesi için mirasın açıldığı tarihteki hukuki durumu önemlidir. Mirasın açıldığı anda mirasçı olmayan kimsenin sonradan statüsünün değişmesi mirası iktisap eden diğer mirasçıların haklarını azaltmaz.
Dosya arasında bulunan Adalet Bakanlığı'nın 12.6.1990 tarihli yazısında, gayrimenkul mallara mirasçılık bakımından mirasın açıldığı anda davacı ve kardeşinin vatandaşı oldukları Bulgaristan'la, Tapu Kanununun 35. maddesinde yer alan mütekabiliyet şartının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu yönler gözetilmeden davacı ile kardeşi Sevinç'in gayrimenkulleri de mirasçı olabileceğinin kabulü ve yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ Davalının temyiz itirazlarının açıklanan sebeplerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 25.4.1 995 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delilerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının ve murisin diğer kızı Sevinç 'in Türk asıllı oldukları gibi, bilahare de Türk Vatandaşlığına alındıkları da anlaşılmakla kararın o n a n m a s ı gerektiği düşüncesindeyiz.
Nedim TURHAN Özcan AKSOY
Üye Üye