 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/12144
Karar no : 1995/14217
Tarih : 27.12.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden vekili Av. Tebligata rağmen gelmediler. Davacı vekilinin mazeret dilekçesi verildiği görüldü, rahatsız olduğunu bildirdi başkasına tevkilen yetkisi bulunduğundan mazereti kabul edilmedi. Karşı taraf vekili Av.Ziya Ö... geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü,
1-Bilindiği, gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134.maddesinin eski, şeklinde [ifadesinde] şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası, ilke [unsur] olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan yada, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de, söz konusu 134.maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanmadı şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" [3444 sayılı kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi] İste bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun, Medeni Kanunun 134.maddesini değiştirir k en, kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş; kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsıl masına önem vermiş,özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne varki bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi, eylemine ve tamamen kandı, kusuruna dayanarak bir hak elde edemiyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimiz aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını
talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmiyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne varki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya affı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak boşanma hükmü temyiz edilmediğinden bu yön bozma nedeni yapılmamış yanılgıya işaret edinilmekle yetinilmiştir.
2-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin taktirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3-Davalının Sosyal Sigortalar Kurumunda çalıştığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmeyeceği belirlenmiştir. Medeni Kanunun 144.maddesi koşulları oluşmadığından yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken kabulü bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : 1-Hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 2.bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA,
2- Hükmün yoksulluk nafakası yönünden 3.bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 27.12.1995