 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E. 1994/703
K. 1994/1403
T. 10.2.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MÜDAHALENİN MEN'İ
KARAR ÖZETİ : Davacı koca, davalı eşinden ayrı yaşamasının haklı bir nedene dayandığını veya aileye tahsis ettiği meskeni iyi niyet kuralları içinde değiştirdiğini, ya da davalıya bir ev temin etme, onu infak ve iaşe borcunun ortadan kalktığını iddia ve isbat edememiş olduğuna göre; davalı kadının kocası ile birlikte iken oturduğu evi kullanmaya devam etmesi, davacı kocanın kanundan doğan borçlarından kaynaklanmakta olup haksız bir müdahale sayılamaz.
(743 s. MK. m. 152, 618)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı koca, davalı eşi ile birlikte oturmakta oldukları evi terk etmiş, daha sonra açtığı boşanma davası red edilmesine rağmen evlilik birliği yeniden kurulmamış ve bu davayı açarak yararlanma hakkı (intifa) kendisine ait eve davalı eşinin haksız müdahalesinin Önlenmesini istemiştir.
Dava konusu apartman dairesinden yararlanma hakkının (intifa hakkı) davacıya ait bulunduğu tartışmasız olup bu yön tapu sicilinde de bellidir. "Bir şeye malik olan kimse, o şeye kanun dairesinde dilediği gibi tasarruf etmek hakkına haizdir. HAKSIZ olarak o şeye vaziyet eden herhangi bir kimseye karşı istihkak davası ikame ve her nevi müdahaleyi men edebilir" (MK.618).
Görüldüğü gibi, malikin müdahalenin önlenmesi isteminin kabul edilebilmesi, davalının haksız (kanuna aykırı) zilyetliğinin gerçekleşmiş olmasına bağlıdır.
Olay, özelliği gereği davalının zilyetliğinin haksız olup olmadığı aile hukuku kuralları çerçevesinde irdelenmelidir.
"Koca (ailenin) birliğin reisidir. Evin intihabı, karı ve çocukların münasip veçhile, iaşesi ona aittir" (MK. 152). Olağan şartlar altında koca ailenin ikametine tahsis ettiği evden, bu tahsisi kaldırabilmesi için, iyi niyet kuralları içinde ya yeni bir ev temin etmesi veya kendisinin bu mükellefiyetini ortadan kaldıran haller ortaya çıkmalıdır. Eşlerin bir arada oturmaları evlilik kurumunun doğal bir sonucudur. Ancak "karı-kocadan her biri, müşterek hayatın devamı yüzünden sıhhati, şöhreti veya işinin terakkisi ciddi surette tehlikeye düştüğü müddetçe ayrı bir mesken edinebilir. Karı kocadan biri talep eder ve ayrı yaşamak keyfiyeti haklı olursa, hakim hangisi tarafından diğerinin iaşesi için ne miktar muavenette bulunacağını tayin eder" (MK. 612).
Davacı davalı eşinden ayrı yaşamasını haklı gösterecek bir olgu ortaya koymadığı gibi davalıya bir ev temin etme, onu infak ve iaşe borcunun kalktığını iddia ve isbat etmemiş, aileye tahsis ettiği meskeni iyi niyet kuralları içinde değiştirdiğini de ortaya koymamıştır.
Şu halde, davalı kadının kocası ile birlikte iken oturduğu evi kullanmaya devam etmesi, davacı kocanın kanundan doğan borçlarına dayanmakta olup Medeni Kanunun 618. maddesinde açıklandığı biçimde HAKSIZ DEĞİLDİR.
Davanın reddi gerekirken apartman dairesinden davalının çıkarılmasına, böylece haksız müdahalenin önlenmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Davalının temyiz itirazlarının bu sebeple kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle 10.2.1994 tarihinde karar verildi.