 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/3311
Karar no : 1994/4136
Tarih : 21.04.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki Boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Medeni Kanun'un 357. maddesi, bir sene veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkum olan reşit kişi için bir vasi tayin edileceği kuralını getirmiştir. Cezaevine konulan ve dış hayatla ilişkisi kesilen kişinin, bu ilişki kesikliği sebebiyle bir çok çıkarının zarara uğraması söz konusu olabilir. Bundan başka her insanın hayatının gereklerine uygun işlemler yapılması zorunluluğu da gözden uzak tutulamaz. İşte bu nedenle kanun yapıcı, en az bir yıl süreyle hapis cezasına çarptırılan ve cezaevine konulan kişinin çıkarlarını korumak ve onun adına işlemleri yürütmek üzere kanuni temsilci olarak bir vasi tayinini uygun bulmuştur. Burada güdülen amaç mahkumun çıkarının korunmasıdır. Amaç gözetildiğinde mahkumiyet kararının Türk veya yabancı mahkemeden verilmiş olmasının veya Türkiye'de yahut yabancı ülkede infazına başlanmasının etkisi olamıyacağı gibi, konu devletin hakimiyet hakkı ile de ilgili değildir. Davacı dilekçesinde, tanıklar da ifadelerinde davalının yabancı ülkede mahkum olduğunu belirtmişlerdir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davalı hakkında mahkumiyet kararı verilip verilmediğini, verilmişse süresi ile infazına başlanıp başlanmadığını araştırmak ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Bu Yön gözetilmeden işin esasının incelenmesi ve yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, 21.4.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Türk Ceza Kanununun 1. maddesi gereği, yasaların açıkca suç sayılmadığı bir eylemden dolayı kimseye ceza verilemez (kanunsuz suç ve ceza olmaz). İşlendiği zaman ki yasaya göre suç olmayan bir eylemden dolayı da kimse cezalandırılamaz (T.C.K. md. 2). Bir Türk hakkında yabancı memlekette hüküm verilmiş olsa bile Türkiye'de muhakeme edilir. (T.C.K. m. 3). Türk yasalarına göre aşağı sınırı üç seneden eksik kişisel hürriyeti bağlayıcı bir cezayı gerektirir. Suçu (cürüm) yabancı ülkede işlediği ve kendisi Türkiyede bulunduğu taktirde Türk yasalarına göre cezalandırılır. Suç, aşağı sınırı üç seneden az kişisel hürriyeti bağlayıcı bir cezayı gerektiriyorsa, kovuşturma zarar görenin veya yabancı ülkenin şikayetine bağlıdır (T.C.K. md. 5). Yabancı mahkemenin muhkumiyet kararının Türk yasalarının gerek asli gerekse fer'i olarak kamusal haklardan yasaklama veya medeni hakları kullanma ehliyetini kullanılmasını yasaklamayı da kapsıyor ise, Cumhuriyet Savcısı isteği üzerine yabancı mahkemece hüküm olunan, kamusal haklardan ve medeni hakları kullanmadan yasaklamaya ait hükümlerin Türkiyede de geçerli olacağına mahkeme karar verebilir. Yabancı mahkeme kararının Türk Mahkemelerinde yeniden incelenmesini hükümlü de isteyebilir (T.C.K. md. 8).
Medeni Kanunun 357. maddesi uyarınca, bir seneden fazla hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkum olan her sezgine bir vasi atanır. Vasinin atanması için hükmün yerine getirilmiş olmasına başlanmış olması gerekir. Başka bir anlatımla kısıtlılık hükmün yerine getirilmesine başlanılmış olmasıyla başlar. Mahkumiyet başlı başına kısıtlılık nedeni değildir. Mahkumiyet hükmünün yerine getirilmesi yetkisi Türk mahkemelerine aittir. Bir başka ülkenin yargısı, yabancı mahkeme kararının Türkiyede yerine getirilmesini isteyemez. Zira böyle bir istek o ülkenin egemenlik haklarıyla bağdaşmaz.
Türk Ceza Kanununun 8. maddesiyle yabancı ülke mahkemesinden verilen mahkumiyet kararının Türkiyede hüküm ifade etmesini, o kararın Türk mahkemelerince tanınmasına bağımlı kılmıştır. Zira Türk Ceza Yasalarına göre suç oluşturmayan bir konuda yabancı mahkemeden bir mahkumiyet kararı çıkabilir. Bu durumda kararın tanınması mümkün olmaz. Tanınması mümkün olmayan bir karanın yerine getirilmesi de düşünülemez.
Yabancı mahkemeden verilen kararla tayin edilen ceza üç yıldan az ise, Türkiyede yeniden kovuşturmaya tabi tutulması, suçtan zarar görenin veya yabancı devletin şikayetine bağlıdır.
Somut olayda, davalının tutuklumu hükümlümü olduğu, hükümlü ise süresi hakkında ortaya bir delil konulmamıştır. Davacı 29.11.1993 günlü dilekçeyle ile delillerini hasretmiş, bu deliller arasında yabancı mahkeme kararından söz edilmiş, bu yönde bir araştırma da istenmemiştir. Hakim tarafların gösterdiği delillerle bağlıdır. Kendiliğinden iddia ve savunmanın dışına çıkamaz, tarafın dayanmadığı bir delil araştırma konusu yapamaz.
Bu itibarla mahkemenin davalıyı kısıtlı kabul etmemiş olmasında ve boşanma kararı vermesinde yasal kurallara aykırılık yoktur. Hükmün onanması gerekir. Sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyoruz.
ÜYE ÜYE
Nedim TURHAN Ferman KIBRISCIKLI