 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/2949
Karar no : 1994/3674
Tarih : 08.04.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Yukarıda tarih, numarası, konusu ve tarafları gösterilen hükmün, Dairenin 30.12.1993 gün ve 12163/12907 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Adı geçen Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz" (M.K.144). Değişen durumlara göre ve HAKKANİYET GEREKTİRİYORSA irat şeklindeki yoksulluk nafakası artırılabilir (M.K.145). Şu halde yoksulluk nafakasının artırılabilmesi için nafaka bağlanmasını gerektiren unsurların varlığını koruması, sosyal ve ekonomik durumların değişmesi ve hakkaniyetin gerekli kıldığının subutu icap eder.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 237. maddesi uyarınca kesin hüküm, ancak hükmün konusunu teşkil eden husus için geçerlidir. Kesin hükümden söz edilebilmesi için iki tarafın, dava edilenin ve dayanılan sebebin aynı olması gerekir. Medeni Kanun'un 144. maddesi şartları oluşmadığı halde kesinleşen yoksulluk nafakasına ilişkin ilam ancak konusu yönünden kesin hüküm olur. Nafaka borçlusunun bir atifet olarak kesinleşmesine göz yumduğu veya Medeni Kanun'un 145. maddesi şartları oluştuğu halde kaldırılması için dava açmadığı bir ilamdan dolayı; onun ilamda yazılı olandan daha çok bir külfet altına sokulması hakkaniyet kuralları ile bağdaşmaz (Y.2.H.D.nin 16.12.1991 tarihli 13108-15624 sayılı kararı). Şu halde yoksulluk nafakasının artırılması davasında, Medeni Kanun'un 144. maddesi şartlarının oluşup oluşmadığını irdelemekte zaruret vardır (Y.2.H.D.nin 1.4.1994 tarihli 2471/3322 sayılı kararı). Bu kesin hüküm yasağını aşmak olmaz. Zira burada araştırılan ve takdir edilen hakkaniyet gereği bulunup bulunmadığıdır.
Davacının bir apartman dairesinin satışı sebebiyle payına düşen 150.000.000. TL.yı bu boşanma sebebiyle 15.000.000.-TL. tazminat aldığı anlaşılmaktadır. Bu mal varlığı olan davacının yoksulluk içinde bulunduğunu kabul etmek mümkün olmadığı ve yoksulluk nafakasının artırılması hakkaniyet kuralları ile bağdaşmadığı için davanın reddi gerekirken; kabulü yukarıda oluşan hükmün onandığı anlaşılmakla, davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekli olmuştur.
SONUÇ : Davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile dairemizin 30.12.1993 tarihli ve 12163-12907 sayılı onama kararının kaldırılmasına, açıklanan sebeplerle hükmün (BOZULMASINA), 8.4.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Yoksulluk nafakası, Medeni Kanun'un 144. maddesinde değişiklik yapan 3444 sayılı kanunla getirilmiştir. Amacı boşanmada diğer eşten daha ziyade kusurlu olmayan eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesini önlemektir. Yoksulluk nafakası kamu düzeni ile ilgili değildir. Medeni Kanun'un 137 ve 162/son maddesince öngörülen resen gözetilecek tedbir nafakasından farklıdır. Yoksulluk nafakası isteği olmazsa hakim hükmedemez. Medeni Kanun'un 134/3. maddesindeki ayrık durum duruşmada, eşlerin yoksulluk nafakasına dair sulh ya da kabullerine hakim müdahale edemez. Özellikle boşanma olduktan sonra açılacak yoksulluk nafakası davası, davalı tarafça aynen kabul edilebilir. Kabul gereğince de yoksulluk nafakasına hükmedebilir. Hakime, davanın kabulüne müdahale hakkı veren ne Medeni Kanun'da ne de Usul Kanun'da bir hüküm yoktur.
Yoksulluk nafakası değişen durumlara göre ve hakkaniyet gerektiriyorsa artırılması da istenebilir. Değişen durumlar ne olabilir. Ekonomideki değişiklikler sebebiyle ödenen nafaka alım gücünü çok kaybetmiş olur, ya da nafaka alacaklısının nafakaya hükmedildiği zamandaki mevcut olan ve nafakanın takdirinde etken olan gelir getiren varlığında aleyhine değişme olabilir, nafaka borçlusunun da mal varlığında çok iyileşme olur. Yoksulluk nafakasının artırılmasında hakkaniyet bu yönlerden araştırılır. Yoksa yoksulluk nafakası ödenmesine dair olan kesinleşmiş mahkeme hükmü tartışılıp, doğruluğu yanlışlığı araştırılamaz, kesin hükmün mahiyeti itibariyle böyle bir şey yapılamaz. Yukarıda işaret ettiğimiz üzere yoksulluk nafakası davasının davalının kabulü ile sonuçlanıp kesin hüküm haline gelmesinden sonra davada taraf olanların davayı sona erdiren, davayı kabul şeklindeki taraf muamelesinin yanlışlığını nasıl söyleyebileceğiz. Davalının mahkeme hükmünü uygun bulup temyiz yoluna gitmemesini kendimizce yorumlayıp bir çok sebeplere bağlıyamayız. Aksi düşünce hukuka uygun olamaz.
Olayımızda, davacı (yoksulluk nafakası alacaklısı) yoksulluk nafakası takdir edildiği zamanda kocası ile eşit paylı malik olduğu taşınmaz vardır. Buna rağmen mahkeme kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğini kabul etti. Koca da mahkeme hükmünü uygun buldu. Temyiz yoluna gitmedi. Kadın boşandıktan sonra yeniden mal varlığına sahip olmadı. Davalı da ekonomik gücünden kaybetmedi. Yoksulluk nafakasının artırılmasının kocayı zarurete düşüreceği tesbit edilmedi, fakat bu sıralarda İstanbul'da dolmuş 5000.- TL. ve bir ekmek 5000.- TL. basit bir ayakkabı 1.000.000.- TL. oldu. Hakkaniyet yoksulluk nafakasının artırılmasını gerektirmektedir. DAvalının karar düzeltme isteğinin reddi düşüncesindeyiz.
ÜYE ÜYE
Ş.D. KABUKÇUOĞLU A. İhsan ÖZGÜR