 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/2802
Karar no : 1994/3708
Tarih : 11.04.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın mirasın reddi için süre verilmesi yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacılar miras bırakanlarının ortak olduğu anonim ortaklığın tasviyesine gidildiğini miras bırakanın ortaklığa kefaletinin de bulunduğunu bu itibarla terekenin tesbiti kayıtların incelenmesinin zaman alacağını belirterek mirasın reddi konusunu düşünmek üzere uygun bir süre uzatımı verilmesini istemiştir.
Anonim ortaklık sermaye ortaklığıdır ortaklar koydukları ana para ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Alacaklıların hakları da ortaklığın mal varlığı ile sınırlıdır. İflas masası da kurulmuş bulunmasına göre alacaklılar tasfiyeden doğacak mal varlığının el verdiği ölçüde haklarını alabilir. Miras bırakanın kişisel mal varlığına baş vurabilmeleri söz konusu olmaz ortağın kişisel mal varlığı ile sorumlu tutulması ancak kasıtlı olarak ortaklığı zarara soktuğu iflasa neden olduğunun hükmen sabit olması halinde mümkündür. Olayda böyle bir iddia ileri sürülmemiştir. Öte yandan kefaletle ilgili dosyada herhangi bir delil ve belge de bulunmamaktadır, kefil olarak sorumluluğu da bu itibarla söz konusu edilemez.
Yasal süre içinde mirası red iradesinin açıklanmasının mümkün olmaması halinde hakimden ek süre istenebileceği Medeni Kanun'un 555. maddesi ile düzenlenmiştir. Uygulama ve öğretide ek süre için mirasçının ağır hastalığı, tereke mallarının çeşitli ülkelerde veya şehirlerde dağınık olması, miras bırakanın haksız eylemi sonucu bir sorumluluğunun sonradan öğrenilmesi, mirasçının temyiz gücünü yitirmesi yasal temsilci seçiminin uzaması, haber alma imkanı kısıtlı veya çok zor olan yabancı ülkede bulunulması gibi nedenleri haklı sebepler olarak kabul edilmiştir.
Davacı belirtilen haklı nedenlerin varlığı dolayısıyla terekeyi inceleyemediğini kanıtlayamadığı gibi, murisin iflas eden Anonim şirketle ilişkileri kanunun gösterdiği anlamda bir zorlayıcı sebep olarak kabul edilemez. Davacı sorumluluğunu sınırlamak bakımından terekenin tutulacak defter gereğince kabulü konusundaki yasal olanağı da kullanmamıştır.
Koşulları bulunmayan davanın reddi yerine yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyize konu hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 11.4.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.