 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/2642
Karar no : 1994/3709
Tarih : 30.03.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Miras hukuku yönünden bağış; Bir kimsenin karşılığında eş bir değer olmaksızın kendi mal varlığı ve terekesinden diğer bir kimse yararına maddi bir yarar sağlamayı öngören hukuki bir işlemdir. (Prof. Dr. Fikret Eren, T. Medeni Hukukunda tenkis davası 1973 sh. 61). Özel borç ilişkileri yönünden bağış; Hayatta olan kimseler arasında yapılan bir tarafın karşılık beklemeden diğerini zenginleştirme amacı ile kendi mal varlığından iki taraflı iradeyi kapsayan ve karşı tarafa maddi bir yarar sağlayan hukuki işlemdir. Bir başka anlatımla, Bir kimsenin bir başkasına bilinçli ve amaçlı, hukuki sebebe (causa'ya) dayalı bir edim veya eylemli mal varlığına ilişkin bir yarar sağlamasıdır (Rona Sorozan, sağlar arası işlem yoluyla ölüme bağlı kazandırma 1979 s.5).
Borçlar Kanunu'nun 240/2. maddesi uyarınca yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlamada vasiyet hükmü ceryan eder". Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu'n bu maddeyi karşılayan 245/2. maddesinde ise "vasiyet hükmü ceryan eder" sözleri yerine "ölüme bağlı tasarruf hükümleri uygulanır" sözleri yer almaktadır. Yerine getirilmesi bağışlayanın ölümü koşuluna bağlı olarak yapılan işlem sonucu itibariyle bir bağış vaadidir. Yararına bağış yapılan kişinin, bağışlayanın hayatında bu bağışı açık veya örtülü olarak kabul etmiş olması gerekir. Zira Borçlar Kanunu'nun 239. maddesi gereği, bağış sözleşmesinin hukuki sonuç doğurması karşı tarafın bu bağışı kabul etmiş olması veya kabul etmiş sayılmasıyla olasıdır. Aksi halde bağışlayan yaptığı bağıştan geri dönebilir. Örtülü kabul susma ile gerçekleşir. Ancak bunun için, bağışlananın veya yasal temsilcisinin bağışı öğrenmiş ve uygun bir süre geçmiş olmasına rağmen yararına yapılan bağışı red etmemiş olması gerekir. Belirtilen bu açıklamalardan yerine getirilmesi bağışlayanın ölümü koşuluna bağlı bağışlamanın sağlar arası bir işlem ve iki yanlı bir sözleşme olduğu sonucu doğmaktadır. Yasada yer alan bu gibi sözleşmelerin vasiyet hükümlerine tabi olduğu yönündeki hükmü, kaynak yasaya uygun olarak ölüme bağlı tasarruf hükümlerine tabiidir şeklinde anlaşılması gerekir (20.9.1950 gün 4/10 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gerekçesi)
İki yanlı olan bağış vaadinin vasiyete ait şekil koşulları içinde gerçekleşmesi olanaksızdır. İki tarafın iradelerinin birleşmesi ölüme bağlı tasarruflardan miras mukavelesi (M.K. m. 474 ve 492) ile mümkündür. (Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel borç ilişkisi, cilt 1 sh. 364 - Dr. A. Escher Miras Hukuku, Prof Dr. S.S. Ansay çevirisi 1953 sh. 84 - Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Miras hukuku Dersleri, 1978 2. bası sh. 113. Rona Sorozan, sağlar arası işlem yoluyla ölüme bağlı kazandırmalar, 1979, sh. 68 ve altındaki, 14 nolu dipnot Yargıtay 2. H.D.nin 30.12.1982 gün 9452-10052 ve 11.1.1973 gün 8073/92 sayılı kararları R.K.D. 1973, 164/165).
Bu gibi bağışlamalara, içerik, şekil, ehliyet, tasarruf oranı, tenkis v.s. bakımından da ölüme bağlı tasarruf hükümleri uygulanacağından kazandırmanın miras sözleşmesi şeklinde yapılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda; Bağışlayanın ölümünden sonra yerine getirilecek bağış, adı yazılı şekilde yapılmıştır. Açıklanan nedenler karşısında Borçlar Kanunu'nun 240/2. maddesine uygun sonuç doğuran bir kazandırmanın varlığından söz edilemez. Mahkemenin bu belgeyi geçersiz sayması ve iptal etmiş olması bu itibarla da doğrudur.
SONUÇ : Temyize konu hükmün açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 30.3.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.