 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/1417
Karar no : 1994/1882
Tarih : 22.02.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm (Davacı tarafından) temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Boşanma münhasıran şahsa bağlı haklardan ise de, Hukuk sistemimiz ancak dava yolu ile boşanmaya imkan verdiğinden boşanma davasının münhasıran bu şahsi hakkın kullanılması niteliğinde kabul etmek mümkün değildir. Davaya bağlı olarak veya karşılık dava sebebiyle davanın taraflarına bir kısım mali külfetin yönelmesi muhtemeldir. İşte bu sebeple mümeyyiz mahcurlar dahi boşanma davasını bizzat (MK. 405) (Y. 2. H.D.nin 8.10.1985 günlü ve 7164/7948 sayılı kararı) takip edemezler. Hele kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri söz konusu olduğunda mutlaka akti ilişkinin vasileri tarafından kurulması zorunludur. (MK. 16.) (Y. 2. H.D.nin 23.10.1992 tarihli 8875/10177 ve 9.12.1992 tarihli 11697/12235 sayılı kararları)
Medeni Kanunun 357. maddesi, bir sene veya daha ziyade hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkum olan her reşit için bir vasi tayin edileceğini öngörmüştür. Davacı hakkında 4 sene 2 ay mahkumiyet cezası verildiği anlaşılmaktadır. Bihakkın tahliye tarihinin de 26.11.1995 olduğu bildirmiştir. Kendisine vasi tayini zorunludur. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgilidir. Mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda yapılacak iş davacıya vasi tayini konusunda Sulh Hakimliğine müzekkere yazmak, tayin edilecek vasiye Medeni Kanunun 405/8. maddesi gereğince bu davayı takip hususunda da yetki verilmesini sağlamak, gösterdiği takdirde delillerini toplamak ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden ve ayrıca bozmaya uyulduğu halde gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Medeni Kanunun 16. maddesi uyarınca sezgin olan küçüklerle kısıtlılar yasal temsilcilerinin onayı olmadıkça kendi işlemlerinden dolayı sorumlu tutulamazlar. Ancak karşılıksız edimler kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılmasında yasal temsilcinin onayı gerekmez. (MK. md. 16/1-2) Küçük veya kısıtlı kişiye sıkı sıkıya bağlı bu hakları bizzat kullanabilir. Kişiye bağlı hakların dava yolu ile kullanılmasında da durum aynıdır. (Bak. Prof. Dr. Köprülü, Bülent Medeni Hukuk 1, 2. Kitap 1984 Sh. 228) (Bu kuralın ayrıcalıkları MK. 12, 90, 91, 254, 258. maddeleriyle sınırlı olarak belirtilmiştir.) bu itibarla mahkumiyeti nedeniyle kısıtlanan ancak sezgin olan davacının şahsa sıkı sıkıya bağlı olan boşanma davası hakkını kullanmasına vasinin iznine gerek yoktur. Bu itibarla sayın çoğunluğun bozma görüşlerine katılmıyorum.
Üye
Nedim TURHAL