 |
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/12359
Karar no : 1994/25
Tarih : 10.01.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın kayyım Halil Çek'ın davaya katılarak yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen tetkiki istenilmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Davalıya delillerini ve tanıklarını bildirmesi ve masrafları yatırması konusunda mahkemece verilen mehil, kesin mehil olmadığı ve davalı tarafından 21.9.1992 tarihli tahsilat makbuzu ile masrafları yatırdığı halde davalı tanıkları dinlenmeden hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2 - Hakim Hukuk Usulü Muhakemeleri kanununda gösterilmemiş olan diğer hüküm sebeplerinin istimaı ve tetkikine de karar verebilir ve bu husus hakkında iki tarafı dinledikten sonra ortaya çıkan hale göre gereken tedbirleri alır (HUMK. 367). Davalının baba olmadığı tıbbi incelemeler sonunda verilecek raporlarla gerçekleşebilir. Taraflara, kanları (dokuları) üzerinde inceleme yapılması için bu incelemeyi yapacak kurumlara, tayin olunacak süre içinde müracaat etmeleri, test için gerekli kan veya dokuların alınmasına muvafakat etmeleri, aksi halde lehlerine bu yolla oluşacak karineden feragat etmiş sayılacakları yönünde ihtarlı mehil verilmeden davalının kan muayenesi için gitmiyeceği yönündeki beyanı ile yetinilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Hükmün açıklanan sebeplerle (BOZULMASINA), bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozmada oybirliği sebebinde 10.1.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Evlilik dışı doğan çocuğun anası babanın hükmen tayinini dava edebilir. Çocukta bu hakka haizdir (M.K. 295). Mahkeme evlilik haricinde bir doğumdan haberdar olduğu veya böyle bir gebelik ana tarafından kendisine haber verildiği takdirde çocuğun menfaatlerini siyanet etmek üzere hemen bir kayyım tayin eder (M.K. 298). Görüldüğü gibi evlilik dışı doğan çocuğun temsil hakkı münhasıran kayyım'a aittir. Ananın çocuğu temsil hakkı ve yetkisi yoktur. Yapılan işin hal ve icabından açıkça anlaşıldığı takdirde ve Borçlar Kanununun 410 ve müteakip maddeleri şartalrı varsa ananın çocuk lehine tasarrufları vekaletsiz tasarruf niteliğinde olabilir. Dava dilekçesinden açıkça anlaşılmadıkça ananın açtığı babalık davasının çocuk yararına da açıldığını kabul etmek mümkün değildir. Olayımızda da bu yönde bir açıklık bulunmadığından çocuk adına da açılan babalık davasından söz edilemez. İncelenen bu davanın Medeni Kanunun 295. maddesi çerçevesinde ananın kendi adına açtığı bir babalık davası olarak nitelendirilmesi zorunludur. Ananın açtığı bu davada tabii ki çocuk ve kayyımı üçüncü şahıs durumundadır. Ancak bu davanın sonucu çocuğun haklarına etkili olacağından çocuk adına kayyımın davaya katılması (HUMK. 53-58) ile mümkündür. İşte Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20.1.1988 günlü 473/42 sayılı kararında bu yöne işaret etmiş, kayyımın davaya katılması halinde onunda delilleri toplanarak sonucu uyarınca bir karar verilmesine işaret etmiştir.
Olayda kayyım duruşmaya gelmiş ancak usulüne uygun katılma isteğinde bulunmamıştır. Kayyımın usulüne uygun harç verilerek dava niteliği kazanan bir isteği de yoktur Ananın kendi adına açtığı ve kayyımın çocuk adına usulüne uygun katılması olmayan bu dava Medeni Kanunun 296. maddesinde gösterilen hak düşürücü sürede açılmadığından reddi gerekir. Karar bu sebepten bozulmalıdır.